Peygamberimiz (s.a.s.) de şu hadisi şerifinde dikkatimizi bu gerçeğe çekmektedir: “Beş şey gelmeden önce beş şeyin kıymetini bil; ihtiyarlamadan önce gençliğinin, ölüm gelmeden önce hayatının, hasta olmadan önce sağlığının, meşguliyetten önce boş vaktinin, yoksulluğa düşmeden önce zenginliğinin kıymetini bil”7 buyurur. Gençliğin değerinin bilinmesi, her türlü kötü ve zararlı alışkanlıklardan uzak durulması, öncelikle Allah’a yönelik kulluk görevlerinin yerine getirilmesi, sonra da ailelerine ve topluma karşı sorumluluklarını yerine getirmeleriyle mümkün olur.
Yaratılış gayemiz Allah’a kulluktur/ibadettir. Doğru dini inanç, ibadet ve güzel davranışlarla şahsiyet gelişir, olgunlaşır. İlkeli, tutarlı, dengeli, kararlı, sabırlı ve güçlü bir kişilik oluşur. Böylece insan hem kendine, hem de başkalarına faydalı olur. Yüce Allah şöyle buyurur: “Kim Allah’a ve Rasûlü’ne itaat ederse ve Allah’tan korkup emirlerine uygun yaşarsa (inanç, ibadet ve güzel davranışlarda bulunursa) ‘kurtuluşa ve mutluluğa’ erenler bunlardır.” (Nûr, 24/52)
“Her doğan, İslâm fıtratı üzerine doğar, sonra anası babası onu Yahudi veya Hıristiyan veya Mecusi yapar.”8 Bu itibarla iman açısından ana-babalara çok görevler düşmektedir. Gençliğimizi güzel bir şekilde yetiştirmek istiyorsak, sadece sözlü ikazlar, öğütlerle yetinmeyip, ayrıca kendimiz güzel örnek olmalıyız. Çünkü evlat üzerinde, ana babanın sözlerinden çok, davranışları etkili olmaktadır. Gençlerimizi bâtıl ve sapkın inançlardan; sigara, alkol, kumar, uyuşturucu gibi kötü alışkanlıklardan korumalıyız. İnsanları bu kötülüklere bulaştıran sebeplerin başında olumsuz çevre ve kötü arkadaş gelmektedir. Ana-babaların evlatlarını bu türlü zararlılardan korumaları dinî vecibelerindendir.
Gençlik, bir toplumun ümidi ve yarınlarıdır. Onların inançlı, anne-babasına saygılı, ahlâklı, faziletli, sağlıklı, mutlu ve geleceklerinden umutlu olmaları yarınlarımız için çok önemlidir. Bir ana baba için çocuğu en değerli varlıktır. Bu değerli varlığı en güzel şekilde yetiştirmek anne ve babanın öncelikli görevidir. Hz. Peygamber (s.a.s.) “Hiçbir baba çocuğuna güzel terbiyeden daha üstün bir miras bırakamaz”9 buyurarak çocuk terbiyesinin önemini vurgulamıştır. Gençlik, bir toplumun taze filizleridir. Gençlerimize sunacağımız en değerli armağan, onlara bırakacağımız en kıymetli hazine, doğru, dini inanç ve güzel ahlâktır. Eğitim, insan yetiştirme sanatıdır. Her bir eğitimci çocukların ruh ve düşünce dünyalarını güzel fikirlerle bezeyip onları imanlı, ahlâklı birer insan olarak yetiştirmelidir.
Her ailede az veya çok diyalog aksamaları olabilmesine rağmen, manevi değerlerin ön plânda olduğu ailelerde, vahim problemlerin yaşanma riski çok azalır. Sağlıklı bir manevi temeli olan insanlar kendisi ile barışık, insan ilişkileri olumlu ve kuvvetli saygılı bireyler olarak yetişirler.
Sonuç olarak toplumların yaşadığı güzelliklerin arkasında gençliğin olumlu davranışları bulunduğu gibi; yaşanan facia ve kötülüklerin arkasında da ihmal edilmiş gençlerin olduğu bir gerçektir. İnsan, maddi ve manevi yönleri olan bir varlık olduğundan, çocuklarımızı hayata hazırlarken, onları maddi ve manevi değerlerle donatmalıyız. Bu nedenle gençlerimizin maddi ve manevi sorunlarını tespit edip onlara yardımcı olmalıyız. Çocukların genel eğitimi içinde, din eğitiminin de dikkate alınması hayati bir öneme sahiptir. Dinî eğitimle insanlar tevhidî inancı ve güzel ahlâkı tanıyıp sevebilir ve isterse yaşayışını ve ahlâkını güzelleştirebilir. Gençlerimizin imanlı, ahlaklı, tutarlı, dürüst, iyi niyetli, ailesine, milletine ve insanlığa faydalı kişiler olması için; onların maddi imkânlarını düşündüğümüz gibi; çocukluktan itibaren manevi açıdan da iyi yetişmesi için gerekli tedbirleri almalıyız.