Gençlik ve arkadaşlık (1)

Arkadaşlık ilişkileri gencin evinde karşılanamayan ihtiyaçlardan biridir. Ergen gencin sosyalleşmesi için yaşıtları ile beraber olması gerekir. Genç, kendisi gibi ve yakın dostlar arar.  Genellikle oturduğu semtteki gençlerle ve okulda arkadaşlıklar kurar.

Ergenlik döneminde arkadaşlar gencin yaşamında büyük bir rol oynamaya başlar. Bu dönemde gencin daha az “aile merkezli”, buna karşılık daha çok “arkadaş merkezli” olduğu görülür. Arkadaşla geçirilen zaman, evde yetişkinle geçirilen zamanın ortalama iki mislidir. Genç, arkadaş aracılığıyla diğer insanlarla anlaşmayı ve bir gruba uyum sağlamayı öğrenir. Arkadaş standartları artık, anne-baba standartlarının önünde gelmeye başlar. Ergenin içinde bulunduğu gerilim onu, duygu ve düşüncelerini paylaşabileceği, sorunlarını tartışabileceği, yetişkin değerlerinden bağımsız bir değerler sistemi edinebileceği bir akran grupları içinde yer almaya yöneltir. Sosyal bir hayat yaşayan herkesin muhakkak samimi arkadaşları ve yakın dostları olur. Fakat öyle arkadaşlıklar vardır ki  kişinin bütün yaşantısını olumlu veya olumsuz şekilde etkiler, ayrıca ahiret hayatının iyi veya kötü geçmesine sebep olur. Bazı gençler arkadaşlarının sözlerine çok önem verdiğinden, istemediği şeyleri yapmak için kendini mecbur hissetmekte ve bu sebeple sorunlar yaşamaktadır. Bir kısmı ise arkadaşı gibi giyinmek, arkadaşı gibi davranmak ister. Bazıları ise sırf içinde bulundukları arkadaş grubu eleştirmesin diye veya onların onayını almak için sigara, içki, uyuşturucu ve kumar gibi zararlı alışkanlıklar edinir. Ebeveynler çocuklarının arkadaşlarından çoğu zaman haberi olmaz. Eğer bu kişiler kötü ahlaklı ve kötü niyetli kimseler ise, ergen gencimizde bunlardan fazlasıyla etkilenir. Anne-baba çocuklarının arkadaşlık kurduğu insanları gözlemlemeli, zararlı çevrelere karşı çocuklarını iyi bir şekilde uyarmalıdır. Genci daha iyi anlayabilmek için arkadaşlarını tanımak gerekir. Gençle nasıl iletişim kuruluyorsa gencin arkadaşlarıyla da öyle sağlıklı iletişim kurulmalıdır.

Peygamberimiz (sav) şöyle buyurmuştur: “Kişi arkadaşının dini üzeredir. O halde her biriniz kiminle arkadaşlık ettiğine iyi dikkat etsin” (Tirmizi, Zühd 32) Çünkü iyi bir arkadaş iyiliğe  güzel işler yapmaya neden olur; kötü bir arkadaş da, arkadaşını kötü alışkanlıklara, günah işlemeye yöneltir. Peygamberimiz (sav) şöyle buyurur: “İyi arkadaşla kötü arkadaşın misali  misk taşıyanla körük üfüren gibidir. Misk taşıyan ya sana verir yahut satın alırsın yahut ta o miskten güzel bir koku duyarsın. Körük üfüren ise  ya senin elbiseni yakar  yahut ondan pis bir koku duyarsın.” (Buhârî, Büyü 38)

  Hikmet ehli şöyle demişlerdir:  Arkadaş üç kısımdır:

1. Gıda gibi olanlar: Böylelerine her zaman ihtiyaç duyulur.

2. İlaç gibi olanlar: Böylelerine bazen ihtiyaç duyulur.

3. Hastalık gibi (mikrop gibi) olanlar:  Böylelerine asla ihtiyaç duyulmaz.

Gıda gibi olan ve her zaman ihtiyaç duyulan arkadaşlar hayırlı arkadaşlardır. Hz Peygamber bu konuda şöyle der: “Allah katında,  dostların hayırlısı, arkadaşlarına hayırlı, faydalı olandır.”   (Tirmizî, Birr 28)

Hz. Ali  (ra) şöyle der: “Hakiki dost, kara günde belli olur.”

Dostluğun önemi hakkında şu hikâye anlatılır: “ Savaşın en kanlı günlerinden biri... Asker, en iyi arkadaşının az ileride kanlar içinde yere düştüğünü gördü. İnsanın başını bir saniye bile siperin üzerinde tutamayacağı ateş yağmuru altındaydılar. Asker teğmene koştu: Teğmenim, fırlayıp arkadaşımı alıp gelebilir miyim?

“Delirdin mi?” der gibi baktı teğmen.

Gitmeye değer mi? Arkadaşın delik deşik olmuş... Büyük olasılıkla ölmüştür bile. Kendi hayatını da tehlikeye atma sakın. Asker ısrar etti ve teğmen “peki” dedi, “git o zaman.” İnanılması güç, hayret edilecek durum! Asker o korkunç ateş yağmuru altında arkadaşına ulaştı. Onu sırtına aldı ve koşa koşa döndü. Birlikte siperin içine yuvarlandılar. Teğmen, kanlar içindeki askeri muayene etti. Sonra onu sipere taşıyan arkadaşına döndü: Sana değmez, hayatını tehlikeye atmana değmez, demiştim. Bu zaten ölmüş.

Devamı nasipse yarın...