1922 Yılında küçücük Yunanistan’a karşı kazandığımız savaş zaferi o kadar çok abartılmıştırki bu durumu şanlı bir geçmişi ve kahramanlıklar ile dolu Türk tarihine karşı işlenmiş bir cinayet olarak görüyorum. Öyle ki yunanistan ordusunun yenilerek Ege Denizine dökülmesi bir kurtuluş savaşı olarak nitelendirilmiştir.
Yahu! Kendisinden kat kat sayıca üstün Haçlı ordularını Anadolunun bağrında yok eden Kılıç Arslan’ın torunlarına bu durum yakışır mı? Yunanlıya karşı galibiyeti “İstiklal Savaşı” demek kadar şanlı bir maziye ve muhteşem bir tarihe sahip bu ülke evlatlarına ağır bir hakaret olabilir mi?
Devlet büyükleri ve tarihçiler artık bu rezalete bir son vermelidir. Tarihçiler ve üniversitelerde kürsüleri işgal eden riyakar akademisyenler artık şunu o küçük beyinlerine sığıştırmalıdır ki; Türkler, kendisinin 500 yıl egemenliğinde ve koruyuculuğunda kalmış küçük bir devlete karşı savaş kazandı diye çılgınlar gibi zafer naraları atmaz, savaş kazanan askerleri kurtarıcı olarak görmez. Eğer hala bu densizliği yapılıyorlar ise izzet ve onurdan mahrum oldukları açık bir şekilde ortaya çıkmış demektir. Devletten veya çalıştıkları kurumlardan aldıkları para haramdır. Onurlu ve şerefli her insan bu kadar büyük bir ayıbı yüklenemez.
Bizim halaskarımız yani gerçek kurtarıcımız Hazreti Muhammed Aleyhissalatü vesselamdır. Bakın bu gerçeği 1927 senesinde Avrupa’da toplanan bir kongrede batılı aydınlar nasıl ifade etmişler. Fazilet odur ki; düşmanlar dahi onu tasdik etsin...
Evet, Garp uleması ve feylesofları itiraf ve ikrar etmişlerdir ki; İslamiyet’in kanunları, yüksek bir tarzda “alemin ıslahına” kafidir. 1927 Yılında toplanan hukuk kongresinde Mr. Shebol, şöyle diyor:
“Muhammed’in (asm) beşeriyete intisabıyla bütün insanlık elbette iftihar eder. Çünkü o zat, ümmi olmasıyla beraber (okuma yazma bilmediği halde) 13 asır evvel, öyle bir şeriat getirmiş ki; biz Avrupalılar, iki bin sene sonra onun kıymetine ve hakikatine yetişsek, en mesut ve saadetli insanlar oluruz”.
Bernard Shaw ise “Ben görüyorum ve itikad ediyorum ki insanlık şunu söylemek zorundadır. Muhammed (asm) insaniyetin halaskarıdır. Ve kurtarıcılık namı ona verilmek lazımdır”. Yine devamla şunları söylüyor:
“Ben itikad ediyorum ki, Muhammed’in (asm) misli yani siretinde, tarzında bir adam şimdiki yeni aleme reis olsa ve hükmetse, bu yeni alemin müşkilatını halledip umumi barış ve saadetin yerleşmesine sebep olacaktır. Evet bu yeni alemin barış ve saadete ne kadar ihtiyacı olduğunu herkes anlar”.
İşte Batı dünyası ve bu coğrafyada yaşayan toplumlar gerçek halaskarı bulamadıkları için suni ve yapmacık kişiliklerin peşlerine takılmış sonrasında belasını da bulmuştur. İslam’ın güzelliklerini ve Peygamberimizin (asm) örnek ahlakını esas olarak almaz isek kurtuluş hayaldir. Daima bocalayacak ve hüsrana düşeceğiz.
Ne demiş atalarımız “kılavuzu karga olanın burnu pislikten kurtulmaz” vesselam...