İnsanlar Allah’a kulluk etmek için yaratılmıştır. Bu yapmaları gereken kulluk görevlerini yapanlar. Allah’ın emrettiklerini yapıp yasak ettikleri günahlardan sakınanlar Cennet’e gireceklerdir. “Rablerine karşı gelmekten (günah işlemekten) sakınanlar bölük bölük Cennet’e sevk edilirler. Cennet’e vardıklarında kapılar açılır ve cennet bekçileri onlara şöyle der: Size selam olsun! Tertemiz oldunuz. Haydi, ebedi kalmak üzere Cennet’e giriniz”(Zümer, 39/73) denilecektir.“İman edip yararlı iş yapanlara gelince, onlar da cennetliktirler. Onlar orada devamlı kalacaklardır.” ( Bakara, 2/82)
Yüce Allah’ın sevgili kullarına hazırlamış olduğu Cennet nimetlerini dünya ölçüleriyle tarif etmek mümkün değildir. Allah Teala bunu ayetinde şöyle bildirmiştir: ”Yaptıklarına karşılık olarak Allah katında onlar için göz aydınlığı olacak ne mükâfatların saklandığını hiç kümse bilemez.” (secde, 32/17) Cennet nimetlerinin insanın akıl ve hayalinin almayacağı güzellikte olduğunu bir hadis-i kudsîde’dan Rasûlullah (s.a.s.) şöyle ifâde eder: “Aziz ve Celil olan Allah: ‘Ben iyi kullarım için Cennette hiçbir gözün görmediği, hiçbir kulağın işitmediği ve insanın kalbinden bile geçmeyen nimetler hazırladım’ buyurdu.” (Müslim, Cennet 2-4) Yine Rasûlullah (s.a.s.) şöyle buyurmuştur: “Cennet ehli, Cennete girdiklerinde bir münâdî şöyle der: ‘Şüphe yok ki, siz Cennette ebedî yaşayacak ve hiç ölmeyeceksiniz. Hastalanmayacak ve daima sıhhatli bulunacak, ihtiyarlamayacak, ebedî genç kalacaksınız; sonsuz nimetlere mazhar olacak ve hiçbir zaman hüzün (acı) ve keder görmeyeceksiniz.” (Müslim, Cennet 22)
Dünya hayatında insanların ibadet ve itaatları aynı derecede olmadığı gibi, Cennet’te de makamları aynı olmayacak. Orada farklı makamlar ve dereceler vardır. (Nisa, 4/96). Cennet hayatı ebedidir, sonsuz ve bitimsizdir. (Hicr, 15/47-48) Mü’min ahirette Cennetle müjdelendiği gibi, bu dünyada da Allah’ın lütuf ve ikramıyla nimetlendirilmektedir. Kuran’da, salih amellerde bulunan mü’minlerin bu dünyada da güzel bir hayatla yaşatılacakları şöyle haber verilir: “Erkek olsun, kadın olsun, bir mü’min olarak kim salih bir amelde bulunursa, hiç şüphesiz Biz onu güzel bir hayatla yaşatırız ve onların karşılığını, yaptıklarının en güzeliyle muhakkak veririz. (Nahl Suresi, 16/97) İslam’ın emir ve yasaklarına uymaya gayret eden Müslümanlar dünya ve ahrette mutlu, hzurlu bir hayat yaşarlar.
Gerçek mutluluk dünyada değil; ahirette, Cennettedir. “Bu dünya hayatı sadece bir oyun ve oyalanmadan ibarettir. (Asıl hayat, dünya hayatı değil) âhiret hayatı; işte asıl hayat odur. Keşke bilselerdi!” (Ankebût, 29/64) “Âhirete nazaran dünyanın değeri, ancak sizden birinizin parmağını denize daldırmasına benzer. Parmağı ile denizden aldığı suyu göz önüne getirsin.”( Müslim, Cennet 55). Dünya hayatının âhiret hayatı yanında ne kadar az, ne kadar değersiz olduğunu ayet ve hadis bildiriyor. Bazı kişiler, sanki dünya hayatından başka yaşam yokmuş gibi, dünya yaşamına kendisini kaptırarak zevkler, keyifler içinde yaşamına devam ederler. Geçici, fâni dünyanın câzibesine aldanıp Allah’a kulluğu terk ederler, günah işlemeye devam ederler. Dünya hayatının nimetleri gecicidir ve her an bir üzücü olayla karşılaşmak söz konusudur. Ahirette nimetler devamlıdır, orada sorun yok, üzüntü yok, sadece sevinç ve mutluluk var. Asıl mutlu olunacak yer Cennet olduğuna göre, gecici dünya yaşamına aldanıp ahreti, Ceneti unutup dunya yaşamına dalmak, ibadetleri terk etmek ve günah işlemek akıl karı değildir. Bu gerçeği bilenler ve buna inananlar Ahiret’e yatırım yapmayı ihmal etmezler, Allah’ın emir ve yasakalraına titizlikle uyarlar. İbadetlerini yaparlar, güzel ahlak sahibi olmaya çalışırlar ve günahalrdan sakınırlar. Aksi halde, kişiler kendilerine yazık etmiş olurlar.