Kısaca söylemek gerekirse Orta Asya Şamanizmi’nin esasları Eski Türklerde de yaygındı. Gök Tanrı, Güneş, Ay, yer, su, ata, ateşe tapan topluluklar vardı. M.Ö. 121 yılında Çinliler bir Hun prensini yenip otağı ele geçirdiğinde savaş ganimetleri arasında altın puta da rastlamışlardır. Yani putperestlik dahi bunların inançları arasında vardır. Çin tarihçilerine göre, Hun prensi bu put karşısında Gök Tanrı’ya kurbanlar sunmaktadır.
Bu bilgileri kısaca vermekten maksat İslam’dan önceki Türklerin ne derece kötü bir durumda olduklarını anlatmak içindir. Putperestliğe ve Allah’a ortak koşmaya dayanan bir inanç sistemini benimsedikleri için atamız dahi olsa bunlarla övünemeyiz. Fakat Türk Hakanı Satuk Buğra Han’ın Müslüman olması ile birlikte İslamiyeti seçen Türk obaları; kahramanlığın en güzel şeklini göstermiştir.
Bütün dünyayı ateşe veren Moğol canilerini; Türkler durdurmuştur. Cengaver Türk Hakanı Celalettin Harzemşah defalarca Cengiz Han’ın ordularını yenmiştir. Sultan Baybars ise son noktayı Ayncalut’ta vurmuş Moğol çapulcuları daha ileriye gidememiştir.
Daha sonra Anadolu Selçukluları ortaya çıkmış Birinci ve İkinci Kılıç Arslan ile Haçlı ordularını defalarca Anadolu’ya gömmüştür. Bütün Müslüman topluluklar İslam’ın keskin kılıcı Türkler sayesinde derin bir nefes almıştır.
Osmanlı Devleti ile birlikte dünyanın en medeni şehirleri kurulmuş emsalsiz sanat eserleri ile dolu, bütün dünyanın gıpta ile baktığı bir İslam ülkesi kurulmuştur. Adaletli bir yönetim sayesinde tam 600 yıl boyunca Türkler; Müslümanların gözbebeği haline gelmiştir. Bu sevgi ve saygı bütün karşı engellemelere rağmen hala devam etmektedir.
Zulme uğrayan, yok olma tehlikesi ile karşılaşan Müslim veya Gayrı Müslim yüzlerce topluluk akın akın bu kahramanlığın hüküm sürdüğü coğrafyaya akın etmiştir. Osmanlı Devletine, İspanya’daki Engizisyon mahkemelerinden kaçan Müslüman,Yahudi ve Hıristiyan topluluklar; özgürce dinlerinin gereklerini yaşamış kültürlerini koruyabilmiştir.
Çeşitli zamanlarda dünyanın her yerinden kaçarak insanca yaşamak için gelen kavimler arasında; Kuzeyden Polonyalıları, Rusları ve İsveçlileri görebildiğimiz gibi Afrika ve Asya’dan göçüp gelen nice toplulukları görebiliriz. Şimdi bazı Dürzüler; kalkıp zulüm ve katliamdan kaçıp gelen Suriyeliler için “bu topraklarda ne işi var” diye konuşabiliyorlar. Demek ki 2019 tarihinde İslam’dan ve kahraman atalarımızdan ne derece uzak düştüğümüz açık bir şekilde anlaşılabiliyor.
Peki, ne oldu da bu çok güzel hasletlerimizi yitirmeye başladık? Ensar gibi Mücahitlere ev sahipliği yaparak İslam kardeşliğinin en güzel örneğini veren Sahabelere ters düştük? Bunun birkaç sebebini biliyorum. Arz edeyim…
Bize tepeden tırnağa Munis Tekinalp yani Moize Cohen’in temelini attığı ideoloji ile İslam’dan uzaklaşmanın ilk adımı atıldı. Mason ve gizli Sabetay Yahudileri, çok çeşitli etnik kökenden gelen vatandaşımızı ayrıştırarak bölücülük yapmaya başladılar.
Yetmedi; Agop Martayan isimli bir Ermeniyi Türk Dil Kurumunun başına geçirdiler. Soyadı kanunu ile “Dilaçar” adını alan bu şahıs; “Güneş Dil Teorisi” ile meşhur oldu Türkçenin canına okudu. Uydurukça kelimeler milli eğitimde kullanılarak İslam dininden uzaklaştırılmış yepyeni bir nesil türedi.