Özel Haber
Erdoğan, "Hayalinizde 27 Mayıs, 12 Mart, 12 Eylül, 28 Şubat gibi bir darbe veya cunta girişimi varsa karşılaşacakları gerçek en hafif benzetmesiyle 15 Temmuz olacaktır" mesajını verdi.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, konuşmasında şunları kaydetti;
Aydın geçtiğimiz mayıs ayında yapılan cumhurbaşkanlığı ve milletvekilliği seçiminde yaklaşık yüzde 40 düzeyinde bir oy ile yanımızda yer aldı. Bu oy oranı Aydın ile bizim aramızdaki gönül bağını ifade etmekten çok uzak. İnşallah 31 Mart'ta Aydın'dan büyükşehiri ve ilçeleri ile müjdeli haberler bekliyoruz. Az önce sordum meydanda durum nedir? Katılım 52 bin kişi dediler. Bu ne demektir? 31 Mart'ta sandıkları patlatmaya hazırlanıyoruz.
Bu şehir yeter söz milletin diyerek Türk demokrasisine adını altın harflerle yazdıran şehit Adnan Menderes'in emanetidir. Adnan Menderes, ülkesine ve milletine yaptığı hizmetlerin bedelini canını dar ağacında vererek ödedi. Türkiye'nin demokrasi ve kalkınma yolculuğu her darbede her cunta girişiminde her siyasi ve ekonomik krizde, her sosyal kargaşada ne yazık ki kesintiye uğradı. Bu defa durum farklı kendi iç meselelerimizle uğraşırken bizimle aynı seviyede olan ülkeler aldı başını gitti. Ülkemizin darbeler zincirinin önemli halkalarından biri de dün 27. Yılını geride bıraktığımız 28 Şubat postmodern darbesiydi. Öncesi ve sonrasıyla bu darbe ülkemiz demokrasi tarihinin utanç verici sayfalarından biridir.
"Allah ülkeyi bir daha bu faşist zihniyetin eline düşürmesin"
Menderes'i hoyratça başbakanlık koltuğundan indirip darağacına gönderen zihniyet 28 Şubat darbesinde kendince daha incelikli yöntemler kullandı. Kafa aynı kafaydı sadece metod farklıydı. Bu darbe girişiminin ele başlarından birinin gerekirse ülkemizin nüfusunun birkaç milyon azalmasından ziyan gelmeyeceğini söylediği rivayet edilir. Hatta dönemin cuntacıları 28 Şubat'ın bin yıl süreceğini ilan etmişlerdi. Kılık kıyafetinden dolayı kadınların okuma ve çalışma haklarının gasbedildiği, milli irade hazımsızlığının en sefil örneklerinin sergilendiği, sermayenin renklere bölünerek baskı altına alındığı, bazı medya organlarının darbe bülteni gibi yayınlar yaptığı velhasıl demokrasi, hukuk, adalet ve özgürlük namına ne kadar değer varsa hepsinin çiğnendiği o kara günleri unutmadık, unutmayacağız. Allah ülkeyi bir daha bu faşist zihniyetin eline düşürmesin diyoruz.
Biz de kendi siyasi serencamımızda darbecilerle sık sık yüz yüze geldik. İstanbul büyükşehir belediye başkanlığı görevinden daha süremiz dolmadan darbecilere selam duran hukukçuların kararlarıyla ayrılmak zorunda bırakıldım. Partimizi kurup başbakanlık görevini üstlendikten sonra da sürekli darbeci zihniyetin ve onun emrindeki bürokratik oligarşinin oyunlarıyla boğuştuk. Cumhuriyet mitingleri adı altında cumhuriyetimize, milli iradeye, demokrasimize kasteden tuzaklarla, karanlık cinayetlerle daha nice sinsi senaryolarla karşılaştık. Ardından uyduruk gazete küpürleriyle, internet haberleriyle partimizi kapatmaya kalktılar. Milletimizin desteğiyle bu badireleri aştıkça önümüze yeni yeni engeller çıkardılar. Gezi Olayları ile sokakları karıştırmaya çalıştılar. FETÖ'nün emniyet-yargı-darbe girişimiyle milli iradeyi esir almaya cüret ettiler. PKK terör örgütüyle vatan topraklarını parçalamaya niyetlendiler. 15 Temmuz darbe girişimiyle milletimize silah çektiler, kan döktüler.
"Kuzey Suriye'deki Lafarge'nin bütün barınaklarını gömdük"
Sınırlarımıza yığdıkları teröristlerle vatan topraklarına ve milletimizin aziz canına kastettiler. Hiçbirinde başarılı olamayınca işi ekonomimizi mahvetme tehditlerine kadar vardırdılar. Ülkemizin 74 yıllık çok partili geleneğini hedef alan saldırıların gerisinde Türkiye'yi istedikleri gibi yönetmek isteyen emperyalist güçlerin olduğunu biliyoruz. Biz içerideki maşalarla mücadele ederken asıl büyük kavgayı bunlara karşı verdik. Cudi'de, Tendürek'te, Gabar'da verdik. Bunları mağaralara gömdük. Terk ettiler, gittiler. Bakıyorsunuz bir taraftan Fransızların meşhur Lafarge çimento ürünü Türkiye'ye geldi ve bunlar mağaraları yaptılar. Kime? Teröristlere. Fransa ne yazık ki terörün adeta baş destekçisi oldu. Baş edebildi mi? Edemedi. Peki biz ne yaptık? Kuzey Suriye'deki Lafarge'nin bütün barınaklarını gömdük. Durmak yok o kadar.
"En büyük başarımız ülkemizi demokrasi rotasında tutmak olmuştur"
Ülkemizi siyasetiyle, diplomasisiyle, üretimiyle, ihracatıyla, teknolojisiyle, savunma sanayii ile güçlendirdikçe bize karşı kurulan tuzakların çapı da büyüdü. Şayet Covid-19 salgını ve Rusya-Ukrayna savaşı gibi krizlerin etkisiyle kendi canlarının derdine düşmeselerdi daha neler yaparlardı Allah bilir. Bu hadiselerin ülkemize olumsuz yansımalarını en alt düzeyde tutmak için çok çalıştık. En büyük başarımız ne yaşarsak yaşayalım ülkemizi demokrasi ve kalkınma rotasında tutmak olmuştur. Bugün de milletimizi yılgınlığa sürükleyerek küresel ve yerel dinamikleri aleyhimize kışkırtarak ülkemizi yeniden darbe iklimine sokmama hevesiyle yanıp tutuşanlar olduğunu biliyoruz. Ama artık işleri daha zor. Çünkü Türkiye eski Türkiye değil. Milletiyle, alt yapısıyla, siyasetiyle, ordusuyla, bölgesel ve küresel dengelerdeki stratejik konumuyla artık bambaşka bir Türkiye var, bambaşka bir devlet var.
Hayalinizde darbe varsa karşılaşacağınız 15 Temmuz olacaktır!
Türkiye Yüzyılı'na kilitlenmiş bu ülkenin önünü kesmek ayaklarına pranga vurmak, diz çöktürmek, istikamet belirlemek öyle kolay değil. Sağda solda kendi kendilerine gelin güvey olanlar varsa buradan milli iradenin şehri Aydın'dan hepsini de ikaz ediyorum; Hayalinizde 27 Mayıs, 12 Mart, 12 Eylül, 28 Şubat gibi bir darbe veya cunta girişimi varsa karşılaşacakları gerçek en hafif benzetmesiyle 15 Temmuz olacaktır.
"Bu milletin kendi iradesini hiçe sayanlara tahammülü kalmamıştır"
Artık bu milletin kendi iradesini hiçe sayanlara tahammülü kalmamıştır. Bu millet bir daha rahmetli Menderes'in artından yaptığı gibi gözyaşı dökmeyecektir. Bu millet bir daha rahmetli Özal'a edilen eziyetlerin tekrarlanmasına rıza göstermeyecektir. Bu millet bir daha merhum Erbakan'a ve merhum Türkeş'e yapılan hoyratlıkların tekrar sahnelenmesine eyvallah etmeyecektir. Bu millet bir daha geçtiğimiz 21 yılda yaşadığımız türden hiçbir sinsi girişimin tekerrürüne izin vermeyecektir. Ülkemizin ihtiyacı çalışmaktır, üretmektir, gücünü artırmaktır, refahını yükseltmektir. Türkiye Yüzyılı'nın inşasını kesintisiz sürdürmektir. Elbette bugün de çözmemiz gereken sıkıntılarımız var. Bunları ülkemizi milli irade hırsızlarının, demokrasi hazımsızlarının, kalkınma düşmanlarının eline teslim ederek değil, daha çok mücadele vererek, daha çok alın teri dökerek çözeceğiz. Her kim gelir de size vizyonsuz, programsız, projesiz vaatlerde bulunursa emin olun söylediklerini zaten yapamayacağı gibi sizi elinizdekilerden de edecektir. Biz Türkiye'yi lafla değil, çalışarak, üreterek, alın teri dökerek, tehditlere direnerek, imkanları değerlendirerek büyütmeyi sizlere taahhüt ediyoruz. Aydın'ın da bu kutlu yolculuğun lokomotiflerinden biri olacağına ben inanıyorum.