Allah'ın Rasûlü Hz. Muhammed (asm) de, şirki helâk edici büyük günahların başında saymıştır: Bu hususu belirten bir hadiste şöyle buyurmuştur:"Helak edici yedi şeyden sakının:
1. Allah'a şirk (ortak) koşmak;
2. Sihir (ve büyücülük gibi göz boyayan, aldatıp oyalayan şeyler)le meşgul olmak;
3. Allah'ın haram kıldığı cana haksız yere kıymak;
4. Yetim malı yemek;
5. Savaş alanından kaçmak;
6. Faiz yemek;
7. İffetli, namuslu, suçtan beri, mü'mine kadınlara zina isnâd etmek." (Buharî, Vesaya, 23, Tıb, 48, Hudud, 44; Müslim, İmân, 144; Ebû Davûd, Vesâya, 10; Nesâı, Vesâya, 12)
Şirkin dışındaki günahların affedileceği, imân sahibi olan bir insanın bu gibi günahları işlediği takdirde, cezasını çektikten sonra mutlaka cennete gideceği, ancak şirke giren insanların, tövbe etmeden öldüğü takdirde, affedilmeyeceği Resulullah (asm) tarafından haber verilmiştir.
Buraya kadar kelime-i tevhidin önemini ve bunun zıddı olan şirkin ne derece büyük bir günah olduğunu ifade etmeye çalıştık. Fakat gelin görün ki günümüzde insanlar İslami kavramları keyfine göre yorumlayıp altını üstüne getiriyorlar. Örneğin “şu iş şirktir” veya “bunu yapan şirke girer” diye bu en büyük günahı basitleştirip safi zihinleri bulandırıyorlar. Allah’a ortak koşmanın ne derece büyük bir günah olduğu gerçeğinin üstünü örtüyorar.
Büyük günahları gördüğü halde bunları önemsemeyen insanlar çoktur. İşin acı tarafı ise şirk gibi dehşetli bir günahı yönetim sistemleri ile karıştırıp cerbeze yaparak insanları aldatmaktadırlar. Hatta bir siyasi ve yönetim sistemi için “Demokrasi küfür rejimidir” veya “dalalet ve şirk dolu bir felsefi düşünce sistemidir” diyerek mide bulandırıyorlar.
Halbuki şöyle diyebilse ne güzel bir yöntem bulmuş olur: “Demokrasiyi beğenmiyorum, Yunanlılardan gelme bir sistemdir, iyi bir yönetim sistemi değildir” buna itiraz edilse bile söyleyene çok fazla hücum edilmez. Zira herkesin kendine göre ideal gördüğü bir yönetim sitemi olabilir.
Eflatun gibi aristokrasiyi veya monarşiyi ideal yönetim biçimi olarak kabul edebilir. Lakin bunu beğenmedi diye küfürle şirkle bir tutup İslami kavramları ve kâinatın şifresi denilecek derecede önemli bir sözü basitleştirip adileştirmek mesuliyet gerektirir. Din, dünyanın siyasi oyunlarına alet edilemez.
Bunu yapanların yani basit ve güncel meseleleri kâinatın en yüce sözü ile bir tutup değerlendirenlerin; çeşitli amaçları vardır. Bunlar dini siyasi amaçlarına alet etmekten başka fitne için yapıyorlar. Bir kısmı ise yurt dışından finanse ederek Müslümanları bölüp parçalamayı ve düşmanlık duygusunu körüklemek için yapıyor.
Örneğin dini eğitim veren bir dergide demokrasi için “Ne kadar terakki etse yine esası, mehazı şirktir” dediği yetmiyormuş gibi “Bir Müslüman, bir Mü’min, ‘ben demokratım’ diyemez” diyecek kadar bölücülük yapabiliyor.
Bu kişilerle saatlerce konuşup hiç olmaz ise “şirktir” denilen bölümü değiştirmelerini istedim. Hatta yalvardım. Çünkü şirk gibi büyük bir tehlikeyi küçük gösteriyorlardı. Lakin Nuh deyip peygamber demediler. O halde ben de şunları söylemek durumundayım:
Yahu bu güne kadar dindar insanları ve cemaatleri bölüp parçaladığınız yetmedi mi? Daha ne kadar parçalayacaksınız. Hiç Allah’tan korkmaz mısınız? Belli ki dinin en yüce kavramlarını fütursuz ve pervasızca kullandığınız için Allah’tan korkmuyorsunuz, peki kuldan da mı utanmazsınız? Nasıl insanların büyükçe bir bölümünü karşınıza alıp şirk, küfür ile suçlayabiliyorsunuz?
Demek ki şurası ispatlandı ki; “Cennet ucuz, cehennem dahi lüzumsuz değildir”. Kılığı kıyafeti, mevkisi makamı her ne olursa olsun bu din tüccarlarını iyi tanımalı onların insanlar arasında bölücülük yapmak ve düşmanlık için sarf ettiği sözleri kaale almamak gerekir. Aksi takdirde mesul olur o şahısların günahlarına ortak oluruz, vesselam…