Bırakın yeryüzünü kâinatın en ücra köşesine dahi gitseniz her kapıyı açacak sizi koruyacak bir parola ve şifre vardır. Bu söz ise “La ilahe İllallah’tır”. Bu sözün kıymetini anlatmak için denizler mürekkep ağaçlar kalem ve gezegenler sayfa olsa yetmez.
Allah’a inanmanın ve ona ortak koşmamanın ifadesi olan bu söz ile ilgili olarak Peygamber Efendimiz (asm) şöyle buyurur:Benim ve diğer Peygamberlerin söylediği en faziletli kelam, 'La ilahe illallah' sözüdür.” (Muvatta, Hacc 246)
Yine bir başka hadislerde : “Ey Ebu Hureyre! Yapmış olduğun her amel kıyamet günü tartılacaktır. Yalnız şehadet kelimesi tartılmaz. Zira sıdk ve ihlas ile bu kelimeyi söyleyen kişinin mizanının bir kefesine bu, diğer kefesine de yer ve gökler bütün içindekilerle beraber konsa, şehadet kelimesi onlardan ağır gelir.”(Müslim, Mesâcid, 146)
Dinin direği olan ve günde 5 defa yerine getirilmesi farz olan “Namazın mânâsı, Cenâb-ı Hakkı tesbih ve tâzim ve şükürdür. Yâni, celâline karşı kavlen ve fiilen "Sübhânallah" deyip takdis etmek. Hem kemaline karşı, lâfzan ve amelen "Allahü Ekber" deyip tâzim etmek. Hem cemaline karşı, kalben ve lisanen ve bedenen "Elhamdülillâh" deyip şükretmektir. Demek tesbih ve tekbir ve hamd, namazın çekirdekleri hükmündedirler. Ondandır ki, namazın harekât ve ezkârında bu üç şey, her tarafında bulunuyorlar. Hem ondandır ki, namazdan sonra, namazın mânâsınıte'kid ve takviye için şu kelimât-ı mübareke, (La ilahe İllallah)otuzüç defa tekrar edilir. Namazın mânâsı, şu mücmel hülâsalarla te'kid edilir.” (Bediüzzaman, Sözler, 9.Söz)
Kelime-i tevhid’in ne kadar önemli olduğu Kuran ve hadislerden anlayabiliyoruz. Bu kelimeden anlaşılacak bir mana da şudur. Allah’a ortak koşmamak. En çok okunan surelerden biri olan “İhlas suresinde” Rabbimiz: “Kulhuvallahuehad, Allahüssamed, Lemyelidvelemyuled, velemyeküllehüküfüvenehad” buyurmaktadır. Bunun mealini söylemek için Arapça bilmeye gerek yoktur. “Allah’ın bir olduğu, doğurmadığı ve doğurulamayacağı, onun eşidi ve küfüvü bulunmadığını söyle” diyen Rabbimiz daha bir çok ayette kendisine ortak (şirk) koşmanın affedilemez bir günah olduğunu söylemiştir.
Evet, şirk yani Allah’a ortak koşmak büyük günahların en büyüğüdür. Allah, insanların her türlü günahını bağışlayabilir fakat kendisine ortak koşanı affetmez. Bunu çeşitli ayetlerden öğrenebiliriz. Şirkin pek büyük bir günah ve zulüm olduğu (Lokman, 13), Kendisine şerik koşulmasını asla affetmeyeceği, bundan başka olan günahları dileyeceği kimseler için affedeceği (Nisa, 48) bildirilmektedir.
Şirk kelimesi, ortak koşmak (ortaklık) demek, “tevhid” kelimesinin “La ilahe İllallah’ın” zıddıdır. Şerik ise, ortak de¬mektir. Çoğulu ”Şüreka” dır. Kur'an-ı Kerîm'de insanlar, tevhide, yani Allah'ın bir olduğuna davet edilmişler, O'na gerek zatında, gerek sıfat ve fiillerinde başkalarını şerik, yani ortak kılmaktan, yalnız Allah'a mahsus olan ibâdette başkalarını O'na ortak etmekten şiddetle menedilmişlerdir.
İnsan, Allah'ın yeryüzündeki halifesi bir başka ifade ile vekilidir. Zira yeryüzündeki her şey onun emrine ve hizmetine verilmiş, onun idaresine terkedilmiştir.(Bakara, 29-30) Öyle ise nasıl olur da, kâinatı idare etmek için yaratılan insan, kendisi gibi veya kendi hizmetinde olan şeylerin bazısını ilâh olarak kabul ederek Allah'ı bırakıp, ona ibâdet eder veya onları Allah'a şerik koşar?
Şirkin temeli, insanların Allah'a tam manasıyla inanmamaları, O'nun emir ve yasaklarına gerektiği gibi uymamaları ve ondan sonra yukarıda arzedilen süfli bir duruma düşmelerine dayanır. Bu husus birçok âyette dile getirilmiştir (A'raf, 7/80, 81, 85, 86; Yusuf, 12/23, 25, 28, 29, 30, 31, 35; Hicr, 15/3 vb).
Şirk'in zıddı tevhiddir. O da, Allah'ın varlığını ve birliğini kabul etmekle beraber, O'nun tasarruflarında tek kudret sahibi olduğunu, hüküm ve irâdesinin her şeyin üstünde bulunduğunu kabul etmektir. İslâm dininde tevhid esastır. Şirk bunun tam zıddıdır. Tevhid'in ana gayesi ve esas hedefi olan Allah'ın birliği hususundaki inancı zedelemek, O'na ortak kabul etmek, büyük şirk kabul edilmiştir.
Yüce Allah Kur'an'da: "Muhakkak ki şirk, büyük bir zulümdür." (Lokman, 31/13)diye buyurarak, şirki bir zulüm olarak tanıtmıştır. Yüce Allah'ın şirke bakışını ve şirkin Kur'an'daki tanımını sergileyen diğer bazı âyetlerin meâli şöyledir:"Allah, kendisine ortak koşulmasını elbette bağışlamaz. O'ndan başka günahları dilediği kimse için bağışlar. Kim Allah'a ortak koşarsa, büsbütün sapıtmıştır." (Nisa, 4/116)