Hud Suresi 41. Ayet şu mealdedir: “(Nuh) Dedi ki: Gemiye binin! Onun yüzüp gitmesi de durması da Allah’ın adıyladır. Şüphesiz ki Rabbim çok bağışlayan,
pek esirgeyendir”. İşte Türk denizcileri bu ayetin feyzinden yararlanarak işlerine daima besmele ile başlayıp öyle de bitirirler. Öyle ki dini konularda zayıf olan denizciler dahi besmele çekmeden emir verip almaz. Bu güzel geleneğimizi hiçbir güç bozamamıştır. Çok sık işittiğimiz ve bir zamanlar köşe yazılarımın başlığı olan “Vira Bismillah” bu güzel geleneklerimizden sadece bir örnektir. Bütün Türk denizcileri gibi
balıkçılarımız da sezona başlarken “Vira Bismillah” demeyi unutmaz bahriye askerleri dahi besmelesiz işe başlamazlar. Evet, denizler; Allah’ın biz insanlara bir lütfudur. Yüzbinlerce ton ağırlığındaki yükleri su molekülleri üzerine bindirip yüzdüren ve bu sayede ticaret yaptıran Allah’ın şanı ne yücedir. İşte Hud suresindeki bu ayeti unutmayan Türk milleti, Allah’ın adını anmadan işe başlamayarak İslam şuurunu en güzel biçimde göstermiş ve temsil etmiştir. İnşallah kıyamete kadar da bu güzel hasletlerimizi hiçbir güç değiştiremeyecektir. Bu vesile ile besmele ile başlayan
bazı denizcilik terimlerinin ne anlama geldiğini anlatmaya çalışayım. Belki bu sayede diğer meslek erbabı dahi işe başlarken tıpkı denizciler gibi “besmeleyi” bir gelenek haline getirmiş olur. Vira kelimesi “almak, çekmek” anlamına gelir. Bütün denizciler Alman olsun, Rus olsun vira denildiği zaman ne anlama geldiğini bilirler. Hatta birçok ülkede bu kelimenin kendi lisanlarında başka karşılığı yoktur. Örneğin Ruslar bizdeki gibi almaya “vira” bırakmaya da “mayna” derler. Müslümanlar henüz Dört Halife
döneminde denizlere açılmışlar, Sardunya, Sicilya ve Kıbrıs
gibi Akdeniz’in en büyük adalarını feth etmişlerdi. Keza Türkler de Anadolu’ya geldikten hemen sonra denizlere açılmışlar, Emir Çaka Bey tarafından büyük- bir deniz devleti kurmuşlardı. Fakat ne yazık ki Anadolu Selçuklu Hükümdarı Kılıç Arslan ile savaşan bu denizci devlet yenilince; bizim için denizcilikte bir müddet duraksama yaşanmıştır. Nihayet Barbaros Kardeşler döneminde yeniden dünyanın en önemli deniz gücüne sahip millet haline gelmişizdir. Denizciliğe Türklerin katkısı oldukça fazladır fakat bu konuda yeterince bir çalışma yapılmamıştır. Enlem boylam cetvellerinin hazırlanması, usturlap gibi zamanın en gelişmiş cihaz ve haritaları ile seyir yapabilen ecdadımız; dünya hâkimiyetine denizcilikteki
başarıları sayesinde ulaşmışlardır. Maalesef bu husus denizcilik eğitimi veren kurumlar da dahil olmak üzere bir çok eğitim müessesesi tarafından ihmal edilmiş olup yeni yeni bazı küçük çalışmalara rastlanmaktadır. Madem üniversitelerimiz bu konuda yetersiz kalıyor o halde askeri okullar ve özellikle Deniz Harp Okulu bu konuyu gündeminin ilk sırasına yerleştirilmeli ve akademik ve tarihi çalışmalar yapmalıdır. Zira milletimizin gelenek ve inançlarını yansıtma konusunda ilk sıradaki kurumlar arasında askeri okullar bulunmalıdır.