Heykelciler Niçin Kanal İstanbul’u İstemez! (1)

Türkiye’de heykelden başka taş taş üstüne koymayan, menfaatini halkın sırtından geçinmekte gören asalak ve yiyici bir kitle ile karşı karşıyayız. Son zamanlarda “Kanal İstanbul’u istemezük” diye çok fazla yırtınıyorlar.

Bunlardan bir tanesi de İstanbul’un evlere şenlik Belediye Başkanı’dır. İmamoğlu diye soyadına bakıp aldanmayın rakıyı gördü mü, derhal icabına bakar. İstanbul’a cami yapmaya uğraşanların en amansız düşmanıdır. Kısaca söylemek gerekirse o soyadını taşımaya layık biri değildir.

Her ne ise… Bu zat “temel atmama” töreni yapacak kadar akla ziyan işler yaptığı gibi Kanal İstanbul’a da en çok karşı çıkan kişilerden biridir.

İstanbul halkı bu doğru sözden anlamayan kişiyi başkan seçerek çok fena kaşındı. Şimdi çöp dağları yeniden meydana gelince eski CHP’li yöneticiler akla geliyor tabii. Çare yok beş sene bu halk düşmanı asalakların kahrını çekeceğiz. Çünkü seçimle gelen her kişiyi kim olursa olsun kabul etmek en azından yaptığı fenalıklara katlanmak mecburiyetimiz var. Allah bütün İstanbullulara sabır nasip etsin…

Halka hizmet etme diye dertleri olmayan bu kişilerin Kanal İstanbul’u istememesinin çok nedeni var. Her şeyden önce İstanbul’da güzel eserler istemiyorlar. İstanbul başta olmak üzere memleketimize büyük katkıları olacak Kanal İstanbul Projesinin gerçekleşmemesi için ellerinden gelen her çabayı gösteriyorlar.

Kanal İstanbul’un gerekliliği ile ilgili çok sayıda yazı yazdım. Hatta hükümeti bu konuda çok geç kaldığı ve 10 yıldan beri halkımızı oyaladığı için suçlayan bir kişiyim. Fakat öyle zannediyorum ki bu iş daha fazla sürüncemede kalmayacak. İnşallah 2021 yılı içerisinde ihaleye çıkılarak temeli atılacak.

Bunun önemini anlatmak için tarihi bir kişilikten bahsetmek gerekiyor. Bundan tam üç yüz yıl önce Yirmisekiz Mehmet Çelebi Paris’e elçi olarak atanır. Akdeniz sahilindeki Marsilya’ya gemi ile gittikten sonra yolculuğunu sürdüren bu zatı Akdeniz’le Atlas Okyanusu arasında açılmış olan su yoluna sokarlar. Atlantik sahilindeki Bordo Limanına kadar gemiyle yolculuk yapar. Bundan sonrasında ise kara yolculuğu ile Paris’e varır.

Elçilik görevi esnasında Batılıların yaptıkları bir çok teknolojik gelişmeyi not alır ve bunu Osmanlı Devletine dönünce kitaplaştırarak neşreder. Daha sonra Avrupa’ya tahsil için gönderilip de her türlü pisliği ve ahlaksızlığı öğrenip gelen zibidilerden değildir yani…

Ben de yıllarca önce büyük bir gemiyle Fransızların kadın kahramanı Jeanne Darc’ın memleketi olan Rouen’e gemi ile gitmiştim. Paris’e yaklaşık 150 kilometre mesafede olan bu şehir aynı zamanda Fransa’nın önemli bir limanıydı. Sen nehrini su yoluna çevirmişlerdi. Düşünebiliyor musunuz Avrupa kıtasının içine kadar gemi ile gidebiliyorsunuz.

Avrupa’nın sanayi devrimini başlatıp ekonomik yönden büyük bir güç kazanmasının en önemli sebeplerinden bir tanesi işte bu su yolları ve kanallardır. Bunu bizim sığırlara anlatmak biraz güçtür. Lakin ben sabırla yazmaya devam edeceğim. Önemli olan bu rakı içmekten beyni sulanmış zeka özürlülere anlatmak değil bu vatanın gençlerine faydalı olabilecek bir hatıraya yer vermektir.

1952 Yılında Stalin Osmanlı’nın yeniçeri askerlerinin isyanı nedeni ile yarım bıraktığı Volga-Don kanalını açmıştı. Hala bu kanal kullanılmakta olup Rusya’nın en önemli can damarlarından bir tanesidir.

Çünkü su yolu ve denizler aracılığı ile yapılan taşımacılık her türlü kara-hava-demiryolu taşımacılığından daha avantajlıdır. Büyük miktarlardaki ticari yükleri en az masrafla ve çevreye en az zarar verecek şekilde gemilerle taşımak mümkündür.

Çevre konusunda bir örnek vereyim. 200 bin deadweight tonluk bir gemi tam 10 bin TIR yükünü bir defada taşıyabilmektedir. 10 bin TIR’ın atmosfere saldığı zehirli gaz nere, bir gemi makinesinden çıkan emisyon gazı nere… Bu hususu öğrencilerime daima anlatmışımdır.

Deniz taşımacılığının dünyanın kirli gazlardan etkilenmemesi için en çok yararlanılması gereken bir taşıma şekli olduğunu unutmamak gerekiyor. Elbette diğer taşımacılık şekillerine göre kat kat ucuz bir şekilde ticaret yaparsınız. Bu nedenle ticari malların taşıması %75 oranında hala deniz yolu ile yapılmaktadır.