ÂHIRETE İMANIN ÖNEMİ (2)



Bunların başında gelen ve insanı en çok düşündüren sorulardan bazıları şunlardır: “Nereden geldik, nereye gideceğiz? “Bu dünya bir gün yok olacak mıdır? “Öldükten sonra yeni bir hayat var mıdır? “Ruh ölümsüz müdür? Gözlem ve deneye dayanan pozitif bilimler bu soruların cevabını veremez. Bu soruların cevabını ancak din verir. Çünkü hayatı anlamlandırma isteğinin engellenmesi durumunda insan var oluş boşluğuna düşer. Birey hiçlik ve yoklukla yüz yüze gelir. Bu durum can sıkıntısı ve var oluş kaygısı şeklinde kendini gösterir. Böyle bir insan, hayatında hedef ve gayesinden uzak olarak yaşar. Dinimizin temel kaynağı olan Kur’an “Bizim Allah’tan geldiğimizi ve Allah’a döneceğimizi” (Bakara, 2/185) bildirerek, âhiret hayatının var olduğunu haber veriyor. 

6. İnsanın ölümsüzlük isteği ve âhiret inancı. İnsanın içinde sonsuzluk özlemi vardır. Bu nedenle ebedî olmak, ebedî olarak yaşamak (ölümsüzlük) her insanın arzu ettiği bir şeydir. Hayatın bir yerde noktalanacağına inanmak; yani ölüm insanı duygu ve düşünce olarak çok rahatsız etmekte ve onu mutsuz kılmaktadır. İnsan yok olma, sevdiklerinden ayrı kalma ve ölüm karşısında duyduğu bu endişeyi ortadan kaldıracak şey âhiretin varlığına inanmaktır. İnsanın öldükten sonra yok olmayacağı, ebedî olarak yaşayacağı, dünyadaki ayrılıkların, eksik kalmış özlemlerin sonsuzluk âleminde karşılanacağı inancı onu rahatlatır. İnsanı bu yersiz korkulardan kurtarır ve ebediliğe lâyık olduğunu gösterir.

7. İnsanın adalet duygusunu gerçekleştirme isteği ve âhiret inancı. İnsandaki adalet duygusu âhirete inanmayı gerekli kılar. Bilindiği dünya hayatında herkes işlediği suçun cezasını tam anlamıyla çekmemekte, birtakım haksızlıklar meydana gelmemektedir. Haksızlığa uğrayan insanlar, bu haklarının iade edilmesini isterler. Bunun dünya hayatında alamazlarsa, bunun âhirette gerçekleşmesini arzu ederler. İnsanın bu isteğini Allah âhiret hayatında gerçekleştirecektir. O, mutlak adaletiyle iyileri ödüllendirilecek, kötüleri ise cezalandıracaktır. Yüce Allah Kur’an’da: “Yoksa kötülük işleyenler ölümlerinde ve sağlıklarında kendilerini, inanıp iyi amel işleyen kimseler ile bir mi tutacağımızı sandılar? Ne kötü hüküm veriyorlar? …Böylece herkes kazancına göre karşılık görür. Onlara haksızlık edilmez” (Câsiye, 45/21-22) buyurmaktadır. Bu izahlardan da açıkça ahrete inanmanın önemi ortaya çıkmaktadır.