Kesintisiz darbe süreci ile milletin malını gâvurlara peşkeş çeken faşist darbeciler, 15 Temmuz 2016 tarihinden beri süt dökmüş kedi gibi oturduğu halde bunların açmış olduğu yaraları kapatmakla görevli hükümet hiçbir gayret göstermiyor. Dindar insanları ordudan atarak kendilerine yer açan Feto’cu amiral ve generaller ise ya yargıda hesap veriyorlar ya da NATO’daki amcalarının kucağına oturmuş hainliklerine devam ediyorlar. Hükümete bu konuda engel olmaya hiç bir imkânları yoktur.
Defalarca gündeme getirildiği halde 28 Şubat mağdurlarının haklarını almaları için yapılan girişimler engelleniyor. Bu konuda vebal altında bulunan hükümet sağır ve dilsiz bir şekilde yoluna devam ediyor. Sanki kendilerine hesap sorulmayacağını zannediyorlar.
İşin daha kötüsü 28 Şubat 1997’nin çevik paşalarının yargılandıkları davalar 21. yılı geride kalırken hala sonuçlandırılamadı. Aynı Kenan Evren denilen faşist darbeci gibi kodese tıkılmadan ruz-i mahşere kalması için devamlı surette bu yargılamaları uzatıyorlar. İşin temyiz safahatı da düşünülecek olursa bu darbeci hergelelerin Türk adaletini daha önceden olduğu gibi aldatması ve çocukla oynar gibi oyalaması mümkündür.
Milletimizin vicdanını yaralayan bu acı durum hakkında Adalet bakanı başta olmak üzere yargı kurumlarını hiç rahatsız olmuyor kıllarını dahi kıpırdatmıyorlar. Oturdukları koltuklar sıcak ve konforlu olduğundan zahmet edip yapması gereken işlerle ilgilenmiyorlar. Medya şakşakçıları ise devamlı surette riyakârlık ve dalkavukluk hesapları içinde bu kadar önemli bir konuyla ilgilenmiyor bile…
28 Şubat mağdurları yani dindar oldukları gerekçesi ile ordudan ve kamu kurumlarından atılan insanlar hakkında gerekli kanuni düzenlemelerin yapılabilmesi ve tazminat ödenmesi için her türlü girişim yapılmıştır. Ak Parti kurullarında tartışılarak iyi kötü bir düzenleme yapılmış nihayet Meclise sunulmuştur. Meclisteki bütün aşamalardan da geçen bu tasarı ne yazık ki bir görünmez el tarafından engellenerek bir türlü yasalaşamamıştır. MHP bu tasarıya destek verdiğini açıklarken CHP tarafından da olumlu yaklaşıldığı izlenimi edinilmiştir.
Peki, ne oldu da 28 Şubat döneminde işinden gücünden atılan ve perişan edilen bu insanların hakları ve tazminatları verilmek istenmiyor. Bu konuda bazı acı gerçekleri bir daha haykırmak gerekiyor. Umulur ki yüzleri manda derisi gibi hiç kızarmayan bürokratlar engellemeleri kaldırır ve yıllardır iltihap bağlamış olan yaralar kapatılır.
Bir kere bu kanun teklifine engel olmak isteyen Ak Partili siyasetçiler ve gerzek bürokratlar şunu iyi bilsinler ki kimse ulufe dağıtılsın istemiyor. Hakları gasp edilen on binlerce aile maddi kayıplarının tanzim edilmesini istiyor. Canları isterse vermesinler. İlla bunun hesabını soracak birisi bulunur. Bu dünyada olmasa bile mahşer meydanında bunun hesabı sorulacak “niye bu insanlara zulmettiniz” diye burunlarından fitil fitil getirileceğinden hiç şüphem yoktur.
Eskiden olsa diyeceklerdi ki; faşist darbeciler karşı çıkıyor, böyle bir düzenleme yaparsak asker darbe yapar. Veyahut “haklısınız ama ne yapalım tek başına iktidarda değiliz” gibi mazeretleri de yok üstelik. Bu tazminatların verilmesine karşı çıkan tarafın kalesi resmen boş durumdadır. Fakat bunu yapması gereken bürokrat ve siyasetçiler, golü atmak yerine devamlı surette topu taca atıyor, mali konuları bahane ederek isin savsaklanmasına yol açıyor…
Bir kere; eşleri ve kendileri başörtülü olduğu için bizzat Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından imzalanarak işinden gücünden edilen asker ve öğretmen hanımların hakları orta yerde durmaktadır. Bu hakların iade edileceği seçim meydanlarında vaat edilmiştir. Maalesef, çok büyük bir mağdur kesimine haklarını almak şöyle dursun zırnık dahi verilmemiştir. Tamam, bu imzayı atarken size baskı yapılıyor ve istemeyerek dahi olsa buna mecbur kalıyordunuz, bunu anladık. Peki, şimdiki hale ne demeli?
Yine çok duyduğumuz şöyle bir mazeret gösteriyorlar. Efendim 28 Şubat mağdurları arasında uyuşturucu müptelası ve çeşitli suçlara bulaşmış insanlar var. Bunlara da mı tazminat vereceğiz?
Bu gerzeklere verilecek cevap çok basittir. Bunu isteyen oldu mu? Bu kadar basit bir şeyi çözemeyecek isen o koltukta niçin oturuyorsun? Eğer bir memur veya asker suça bulaşmış ise bunun delil veya kanıtları zaten bulunmak zorundadır. Bir komisyon kurarak kolayca bunlar diğer büyük mağdur kesimden ayrılabilir. Eğer kesin kanıt bulunamamış ve mahkeme kararı yok ise bunlara dahi haksız yere gasp edilen özlük hakları geri verilmelidir. Adalet böyle bir şeydir. Yoksa parti tabelası olarak asılmakla hiçbir anlam taşımaz…
Hem kimin malını kimden esirgiyorsunuz. Şu an elinizde bulunan makamlar babanızın malı mı? Mahkeme kadıya mülk olur mu? Sizin göreviniz haksız yere işine son verdiğiniz kişilerin mağduriyetlerini gidermek değil midir? Yapacağınız bir kararname sırf dindar olduğu için darbe zemini oluşturmak maksadı ile işine son verilen insanların zararlarını gidermektir. Bu iş ulufe dağıtmak değildir. Gasp edilen paraların mağdurlara iadesidir vesselam…