Prof. Dr. Mim Kemal Öke, hayattaki hedefini şöyle açıkladı: “Yaşamımda başarıyı değil de mutlu olmayı hedefledim. Mutlu olabilmek için başkalarını mutlu etmek gerekir. Ne kadar çok mutlu edersen o kadar çok mutlu olursun. Birine yardım ettiğinizde onun güldüğünü görmenin verdiği hazza diyecek yoktur. Bu dünyada önemli olan tek şey faydalı insan olmaktır. Hayatta başarısız ol, yenil, ne olacak? Bırak, karşındaki mutlu olsun.”
Dekanımız, zorluklarla baş etmede ilk şartın, onları kabullenmek olduğunu söyledi: “Kararlarımı alırken hep duygusal, hep romantik hareket ettim. Pire için çok yorgan yaktım, gerekirse yine yakarım. Zorluklar karşısında geliştirdiğim stratejilerim de olmadı benim. Zorluklarla mücadele edebilmenin ilk şartı, o zorlukları peşinen kabul etmektir. Erenlerden birine ‘Bize öyle şey söyle ki dünyada olmasın’ demişler. O da ‘Rahatlık’ cevabını vermiş. Dünyada rahat olmak, diye bir kavram yok! Bir de zorluklara, zorluk gözüyle bakmayın. Onları sorun olarak görmeyin. Başaramadığınız hiçbir şeyi kendinize sıkıntı yapmayın. Hayatımdan sorun kelimesini çıkardım, zorluklara hiç takılmadım. Belki de birçok insan için büyük sorun sayılabilecek olaylar geçti başımdan, bu anlarda tam teslimiyeti seçtim.”
Mim Kemal hocamız, büyükleri mutlu etmenin gereğine, çocukluğuna ait anılar vasıtasıyla şöyle değindi: “Küçüklüğümü hatırlamaya çalışıyorum… Atatürk’ün doktoru Mim Kemal’in torunu olmak… İkisi de bakan dedeler, ekâbir bir aile, Nişantaşı… Birçok insanın düşündüğü gibi zengin bir aile çocuğu değildim. Ben doğduğumda babam iflas etmişti. Üstelik hovarda, alkolik ve kavgacı bir adamdı. Ölmeden önce beni yanına çağırdı. ‘Oğlum, senden helallik istiyorum; çünkü dedenden kalan bütün serveti yedim, sana bir şey kalmadı; ama biliyor musun tam istediğim gibi harika bir hayat yaşadım ve çok mutlu bir şekilde gidiyorum bu dünyadan.’ dedi. Böyle mutlu bir insanı uğurlarken ne denir? ‘Güle güle baba’ dedim ve kalan borçlarını kıt imkânlarımla ödedim. Anneme gelirsek… Maalesef annem de alkolik ve kumarbazdı. Bir çocuk olarak böyle bir ortamda bulunsaydınız ne yapardınız? Ya hayata küserdiniz ya da yalnızlığa sığınırdınız. Ben ikincisini seçtim, o sığınaktaki en iyi dostlar kitaplarım oldu. Yaşadıkları hayattan dolayı ne annemi ne de babamı yargıladım; hayatım boyunca onları mutlu etmeye çalıştım. Bir gün lisedeyken babam ‘Tekvando öğreneceksin’ dedi. O zamana kadar hiç spor yapmayan ben, sırf babam istiyor diye, tekvando öğrendim ve siyah kuşağa kadar çıktım.