Kur'ân-ı Kerim'de ilim kavramı daha ziyade "ilâhî bilgi" yahut "vahiy" anlamında kullanılmaktadır. Ayrıca hem insanın vahyedilmiş ilâhî hakikate dair ilmi, hem de edindiği dünyevî ilmi ifade etmek üzere bu konuya ilişkin bilgi çeşitli âyetlerde yer almaktadır. Bilgisizliğin yani cehlin karşıtı olarak ifade edilir.
Kitabımız, Kur'an-ı Kerim'de bu kökten türeyen kelimelerin yaklaşık 750 yerde geçtiği görülmüştür. Âlim, alîm, allâm ve allâme, ma'lûm, ma'lûmât, muallim, müteallim, muallem bu kelimeden türemiştir ve bilgiyle ilişkili manalarda kullanılır.
İslâm dininde ilmin kıymeti pek büyüktür. İlim bir nurdur, bir hayattır, bir cemiyetin yaşamasına ve yükselmesine sebeptir. Cahillik ise, bir karanlıktır, bir ölüm, bir felakettir. Peygamber Efendimiz (s.a.v.) Efendimiz, Lokman Hekîm’in oğluna şöyle bir öğüt vermiş olduğunu buyurmuştur:
“Yavrum! Âlimlerin meclisine devam et, hakîmlerin sözlerini dinle. Çünkü Yüce Allah yeryüzünü çisinti ile dirilttiği gibi, ölü bir kalbi de şüphesiz hikmet nuru ile diriltir.”
İslâm’da her meslek sahibi için, o meslekle ilgili dinî meseleleri bilmek bir farzdır, önemli bir görevdir. Ticaretle uğraşacak kimselerin ticaretle ilgili helâl ve haram gibi işleri önce öğrenmeleri gerekir. Böylece yapacakları işlemlerde dine aykırı bir şey bulunmamış olur.
İslâm kadınları, abdest, namaz ve oruç gibi dinle ilgili bir kısım meseleleri ya kocaları ve mahremleri aracılığı ile öğrenir veya kocalarının izni ile ara sıra bir ilim meclisine giderek öğrenmeye çalışırlar. Fakat kocalarının rızası olmadıkça bir ilim meclisine çıkıp gidemezler.
Ancak bir kadına dinle ilgili bir meseleyi öğretmek gereği yüz gösterirse bakılır: Eğer kocası bu meseleyi çözer veya ehlinden öğrenip kendisine bildirirse maksat elde edilmiş olur. Fakat kocası bunu çözemez ve sorup öğrenmekten çekinirse, kadın o meseleyi gidip ehlinden öğrenmek yetkisine sahiptir. Yeter ki o kadın, İslâm adabına uygun hareket etmiş olsun.
İlim alanında hakka yardım için, bir hakkın açıklanmasını ortaya çıkarmak için, ilim üzerinde bilgilerin artmasını sağlamak için yapılan karşılıklı görüşmeler ve münazaralar câizdir. Bunlar ibadetten sayılır. Fakat bir Müslümanı aşağı düşürmek ve mahcup etmek için, bir mala veya bir rütbeye kavuşmak için yapılacak etkili ve fazla konuşmalar ve tenkitler haramdır, İslâm ahlâkına aykırıdır