5. Muhammed Üniversitesi Edebiyat ve Beşeri Bilimler Fakültesi İslami İlimler ve Medeniyet Programı Master Programı-Araştırmacı
Rabat-FAS/2019
Doğu-Güneydoğu Anadolu’da İslamiyet’in yayılmaya başladığı ilk yıllardan itibaren Peygamber efendimiz ve ashabının soyundan gelenlere, büyük ihtiram ve hürmet gösterilmiştir. İslam’a olan bağlılıkta kusur etmeyen bölge halkının, peygamber ve ashabın soyundan gelenlerin haricinde, Allah’ın emir ve buyruklarını kendilerine öğreten ilim ve irfan ehline de saygısı ve sevgisi fevkalade olmuştur.
Dolayısıyla özellikle Hicaz’dan Irak’tan ve Suriye’den irşad vazifesi için çeşitli tarihlerde bölgeye gelip yerleşen çok sayıda aileye rast gelmek mümkündür. Bu ailelerin bir kısmı seyyid-şerif, bir kısmı sahabe soyundan bir kısmı ise İslam’dan sonra bölgeye gelip yerleşmiş Araplardan oluşmaktadır.
Bu anlamda bölgede yürüttüğü ilim-irşad faaletiyle büyük iz bırakmış isimlerden biri de Abdulkadir Geylani’nin çok sevdiği ve yakın gördüğü talebelerinden, Hazreti Ömer soyundan gelen Şeyh Musa bin Mahin Ez-Zuli’dir.
Kesin tarihi tam olarak bilinmemekle beraber miladi 12. Yüzyılın ikinci yarısında vefat ettiği tahmin edilen Şeyh Musa Ez-Zuli, çok sayıda âlim ve ilim talebesi yetiştirmiş bölge halkına manevi anlamda çok büyük faydalar sağlamıştı. Dolayısıyla halk tarafından çok sevilip sayıldığından ismi, “Sultan Şeyhmus” olarak anılmış ve halen Mardin’de bulunan türbesi yoğun bir ziyaretgâh olarak varlığını sürdürmektedir.
Sultan Şeyhmus’un vefatından sonra, yetiştirdiği çocukları, torunları ve onların soyundan gelenler hep ilim ve irfan ile uğraşmıştır. Kökenleri Hz. Ömer’e dayandığından Ömeri veya Faruki künyesini kullanan bu ilim-irfan ehli soydan gelenler, İslam’ın bölgede diri kalması için her türlü mücadelede yer almaya devam etmişlerdir. Her birisi için ayrı bir makale yazılması gereken çok sayıda Ömeri âlimden bahsetmek mümkündür. Ancak bu yazıda, “Şehidül Harameyn” lakaplı Şeyh Esad El-Çokreşi El-Faruki’nin hayatından bir nebzeyi paylaşmak istiyorum.
Şeyh Esad’ın ismi hakikatte Şeyh Esed iken günümüzde kullanılan latin harfleri ve değişen telaffuz şeklinden ötürü, halk arasında ve kimi yazılı kaynakta Şeyh Esad olarak anılması nedeniyle bu yazımızda biz de bu şekilde ifade edeceğiz.
Şeyh Esad el-Çokreşi (D.1853), Mevlana Halid-i Bağdadi’nin halifelerinden Şeyh Abdullah es-Semerşeyhi’nin torunu, Şeyh Abdurrahman el-Mollakendi’nin oğludur.
Şeyh Abdurrahman el-Mollakendi (v.1872-73) Muş’un Bulanık ilçesine bağlı Mollakent’te kurduğu çift medresede daha sonra bölgede etkin ilmi hizmet verecek çok sayıda talebe yetiştirmiştir. Şeyh Abdurrahman el Mollakendi’nin öğrencileri arasında Nakşibendi Tarikatı’nın Anadolu’daki öncü isimlerinden Seyyid Sıbgatullah Arvasi ve Seyda Şeyh Abdurrahman et-Taği de yer almaktadır.
Şeyh Abdurrahman el-Mollakendi kendi oğulları Şeyh İbrahim ve Şeyh Halili bir vakitler talebesi olan Seyda-i Taği’ye göndermiş ve manevi olarak onun yolundan gitmelerini sağlamıştır.
Seyda Şeyh Esad da pederi gibi ilim ve irfan ehli olup, ilmi icazetini Şeyh Fethullah Verkanisi’den (aynı şekilde Sultan Şeyhmus torunu olup ömeridir) almıştır. Seyda Şeyh Abdurrahman-ı Taği’nin halifelerinden olan ağabeyi Şey Halil Çokreşi’den ise manevi halifelik almıştır. Her ne kadar tarikatı nakşibendiye intisap edip halife ünvanını almış olsa da tasavvufta derinleşen ağabayelerine nazaran daha ziyade İslami ve zahiri ilimlere olan düşkünlüğü ve bu yönde sarfettiği çabasıyla öne çıkmıştır.