Allah (c.c), ruhlar aleminde bizlere Zât-ı Ulûhiyyetini şahit tutmuştur. İnsanoğlunun varoluş mayasında konulan o tasdik ve şehadetin gereği olarak da bu dünyada kulluk vazifesini yapması gerektiği haber verilmekle beraber insanın verdiği o ahde sadakat gösterip gereğini yerine getirmesi emrinde bulunmuştur.
İnsanın dünya alemindeki hayatı, Allah’a karşı görevlerini hatırlayıp iman etme, ret edip inkar ederek kötü işler yapması şeklinde vuku bulmaktadır. Şüphesiz tasdik edenler verdikleri sözleri tutup yaratılış hakikatine sadakat göstermiş olur. İnkar edenler ise kendi aslından olanlara, fıtrattan kopmuş ve nankörlük etmiş olur.
Kitabımız Kur’an-ı Kerim’de misal olarak insanlara kıssalar şeklinde ibret alınası hikayeler geçmektedir. İnsanoğlunun geçmişten günümüze değin tasdik edenlerin ve şehadetine mutabık kalanların ibretli hikayeleri insanlara ne büyük bir derstir. Geçmiş, bugün yaşayan ve gelecekteki bütün inşaların dünya hayatını hulasa da bu tasdik veya inkâr halinde ibarettir.
Şüphesiz Allah (c.c) insanlara kendisini hatırlamamızı ve daime zikir ve şükretmemizi emir buyurmaktadır. İmanın anahtarı olan şehadet hakikati ise bir bakıma insanın yaşamı boyunca bu hakikate sadakatin bir ikrarıdır. Nitekim mümin ile kafiri birbirinden ayıran kesin çizgi kelime-i şehadettir.
İslam bizden her güzelliğe icabet etmemizi emretmekle birlikte, kötü ve fenalığın peşinden koşmayı men etmiştir. Müslümanın daima haramlardan sakınması, ilahi emirlere boyun eğip, başka hiçbir yola tevessül etmemesidir. Her hâlükârda İslam ile şereflenmiş kişinin kendisini müstakim yolda alıkoyacak fikir ve nesnelerden uzaklaştıracak olan en önemli unsur; zikirdir.
İnsanın huzur arayışı kendi yerini bulmasıyla gerçekleşir. Zikreden kalplerin imana kavuşması, huzur arayışındaki insanın hakiki makamına vasıl olmasıyladır. Bir bakıma yaratılışındaki fıtri kodlar orantılı kalmasıdır. Bu da ruhlar alemindeki tasdik ve şehadettir.
Dünya hayatında insanların ilk sözleşmesi peygamberler vasıtasıyla gerçekleşmiştir. Hak ve hakikate bağlılık olan bu sözleşme yaratılıştaki ahde dönüş ve bir bakıma yenileme olarak nitelendirilmiştir. Müfessir alimlerimiz ruhlar aleminde sözleşmenin dünyada sözleşmeye ve ahidleşmeye de işaret ettiğini buyurmuşlardır.
Cenab-ı Mevla, kitabımız Kur’an-ı Kerimde şöyle buyuruyor:
“Bunlar, iman edenler ve Allah’ı zikrederek gönülleri huzura kavuşanlardır. Bilesiniz ki gönüller ancak Allah’ı zikrederek huzura kavuşur.”