Bilgi birikimimin hayatı gerekli düzeyde ve insani ilişkiler açısında yaşamı kolaylaştırması alanında ziyadesiyle var olup yüksek biçimde kullanıldığı muhakkak. Bilginin yerinde sabit kalmadığı gibi insanında aynı sekmende durmadığı da muhakkak.
Her zamana göre değişkenlik ve rotasyona uğramış zamana göre insan için kılıf giyerek yardımına koşmuştur. Kullanım alanlarının çok önemli ve hayati düzeyde olduğunu da bilmek gerekir.
Yeri geldiğinde milyonlarca can kurtaran bir kurtarıcı ancak yeri geldiğinde binlerce insanı aynı anda yok edecek alanda bir felaket tellalı kesilmektedir.
Bilgi birikimi aynı kan bağının babadan oğula geçtiği gibi geçtiğini söylemek mümkün. Yazılı metinler, sözlü ifadeler, anlatılar, yapışan işler vs. Her alanda ve anlamda, her ortamda ve her kısımda birikintinin kuşaklar arası geçiş sağladığı görülmektedir.
Her çağda müstesna ve her coğrafyada farklı işlemler gösterildiği gibi insanların fıtrat üzerine olduklarından ilimlerinde o anlamda değişkenlik gösterdiği tarihin tozlu yaprakları karıştırıldığında anlaşılmaktadır.
Etki alanı öylesine geniş kitlelere yayılmaktadır ki fayda veya zarar alanında ilmi elimde tutan kişinin görüşüne kalmıştır bu güç. Evet ilim bir güçtür. Gücü elinde bulunduran genelde bilgi hazinesi sahip kişilerdir.
Günümüzde milyarlarca insanın üzerinde tepindiği, değiştirmek ya da benimde bir faydam dokunsun dediği bilgi birikimi var olduğunu görmekteyiz. Dünyanın çevresini defalarca kez dönebilecek bilgi eserlerinin yaprakları her çağdan haberler getirmekle birlikte insan ufkunun evvelden ezele nasıl bir mutasyona uğradığının da bir işaretidir.
İnsanın gelişimden doğan teknolojik harikalar, günümüzde insan üzerinde baskı kurarak hakimiyet elde etmektedir. Kontrol mekanizmasının başında duran insan değil, yapay bir icat olup piyon insan konumuna düşmüştür.
Çağ ötelerinden henüz bu bugünkü gibi gelişme göstermeden bile çığır açan icatlar ortaya çıkartan bilim insanlarının bugüne ilham kaynağı olmaları taktire şayan bir durumdur.
Önde olup, geride durmak böyle bir şey sanırım.
Ne kadar önde dursak ne den ki gelişme kat etsek te öyle ki hep geride kalmış, keşfedileni yeniden keşfetmiş, sebat bir koşu içerisindeyiz. Öze dönüşün uzakta olduğu sürece bu durumun değişmesi mümkün görünmemektedir.
Bilgi kaynağının beşiğinde olduğumuzu ne zaman fark edeceğiz? Ya İlmin göbeğinde olduğumuzu…
Öğrenileni öğreterek ilerleyen o çağ ötesi insanların günümüze ışık tutan fikirleri hala parlayan bir yıldız gibi etrafımızı aydınlatmaya devam etmektedir. Öğrenileni kendinde saklamakla yetinmeyip topluma fayda vermekle canhıraş çalışmanın getirdiği bu atmosfer, belki bu çığır açan bilgi deposunun kaynağını sunmaktadır bize.
Bencilliğin her zaman insanın etrafında kol gezdiği ancak fayda sağlama yetinde olanın çevresinde hiçbir zaman yer edinemeyeceğini idrak etmek gerekir.
Niyet hayır olursa akıbette hayır olacaktır inşallah.