İmkansız Deme!

Değerli Dostlar,

Bu ay ki yazıma Audrey Hepburn’ün çok sevdiğim bir sözü ile başlamak istedim. ‘İmkansız deme o kelimenin içinde bile imkan vardır.’ Hepimizin hayatında yaşadığı acı olaylar, zorluklar, sıkıntılar olabiliyor. Bazen bana mail ile ya da sosyal medya üzerinden öyle hikayeler geliyor ki, gerçekten oturup yazsam roman olabilir.  Bu hikayeleri okurken en az yazan dostlarım kadar yaşadıkları zorlukları yüreğimden hissediyorum.

Tabi ki benim de yaşadığım sıkıntılar, zor günler ve acılar oldu, oluyor ve yaşam sürecim içinde olmaya da devam edebilir. Böyle zor süreçlerde hep bu günlerin geride kalacağına ve hiç bir şeyin imkansız olmadığına inancım hep tam oldu. Belki de bu yazımı okuyan birileri içinde bulunduğu şartların zor ve her açıdan imkansız olduğunu, bir çıkış yolu olmadığını düşünüp, benim sözlerimin hayal olduğunu düşünebilir. Evet, çok da haklı olabilir. İçinde bulunduğunuz durum her ne ise şimdi, şu an için olumsuz, imkansız, çözümsüz görünebilir. İşte tam da bu noktada aynı durum aslında ilerleme, görme ve farkına varma aşamasındadır. Yani hiç bir durum, hiç bir hikaye olduğu yerde durağan bir şekilde kalmaz. Zaman ilerlediği sürece içinde bulunduğumuz durumlarda ilerler, değişir, gelişir, güzelleşir ya da kötüleşebilir ama asla yerinde saymaz. Bunu yaşayarak ve görerek farkına varmamız gerekir.

OLUMLU DÜŞÜNEN TARAF OLMALI

Bir süre önce annemin yazlık evinde tadilat işleri çıktı ve bundan 3 hafta önce telefonda stresli bir şekilde bu işlerin bitmesinin imkansız olduğunu söyledi. Ben de ‘Daha tadilata başlanmadı bile, nereden biliyorsun imkansız olduğunu?’ diye sordum anneme. Şimdi üçüncü haftadalar ve neredeyse tüm tadilat işleri bitmek üzere. Kendi aile içinde yaşadığımız örnekten yola çıkarak söyleyebilirim ki, daha harekete geçmeden stres olmak yerine, bulunduğumuz durumu kavrayıp, planlayıp, yapılacakları yerine getireceğimize dair kendimize taahhüt etmek sanki daha mümkün.

Etrafımda kim olursa olsun ve hangi durum olursa olsun, bir konuya olumsuz bir yorum getirirlince direk ilk sorum ‘Nereden biliyorsun?’ olur. Bazen kendi zihnimde de, yaşıdığım olaylarla ilgili olumsuz bir düşünce gelince, kendime de durup bir ‘Pınar böyle olduğunu ya da olacağını nerden biliyorsun?’ diye sormayı alışkanlık edinmeye çalışıyorum. ‘Bir dakika sonramızı bile bilemediğimiz bu alemde nasıl bu kadar keskin düşünebiliyoruz, emin konuşabiliyoruz?’ sorusunu hep aklımda tutmaya çabalıyorum.

Her neye inanıyorsanız Allah, Tanrı, Evren ya da başka bir inanış. ‘Ol’ der ve Olur. Tabi bizler de oldurmak için yeteri kadar çabalar ve korku, kaygı ya da öğrenilmişlikten kaynaklanan negatif düşüncelerden kurtulup, zihinlerimizi özgürleştirebilirsek. Böylece önümüze açılan yollarla ve yaşadıklarımızla hiç bir şeyin imkansız olmadığını görebiliriz.