Tunus’ta başlayan hürriyetçi Arap uyanışı, Mısır’a, Yemen ve Libya’ya ulaşmış, kanlı diktatörler tek tek yıkılmıştır. Şimdi ise uyanış hareketi sınırlarımıza kadar ulaşmış, Suriye’de kanlı savaş ve çatışmalara sebep olmaya başlamıştır.
Kimyasal silah da dâhil olmak üzere her türlü savaş suçunu işleyen yönetimdeki Esad rejiminin çökmesi an meselesi iken Rus uçakları devreye girmiştir. Lakin Afganistan’dan daha büyük bir belaya kendileri girmiştir.
Zarara kendi rızası ile girenin lehinde bakılmaz. Kısa bir süre içinde Suriye’deki Nusayri azınlığa dayalı zalim rejim çökecektir. Bu çöküş ile birlikte Rusya, İran ve Lübnan’daki Şiilerin güçlerini kaybetmesine şahit olacağız. Nasıl ki Afganistan’dan sonra Sovyetler Birliği dağıldı, şimdi de Rusya Federasyonunun parçalanması söz konusudur.
Bediüzzaman’ın Tiflis’te Rus polisine verdiği cevapta geçen üçüncü karanlık dönem başlamak üzeredir. Cenâb-ı Allah’tan duamız bu sürecin en az hasarla atlatılması, Müslüman kanının akıtılmadan çözülmesidir.
Bu uyanış ve özgürlük hareketinin Suriye ile sona ereceğini düşünmek veya Mısır’da bittiğini düşünmek safdillik olacaktır. Zira insanların gözü açıldı ve uyandılar artık. Zulüm ile âbâd olunamayacağı herkes tarafından bilinen bir gerçek hâline geldi. Bölgemizdeki diktatörlükle yönetilen bütün Arap rejimleri, İran ve Türk Cumhuriyetleri, domino taşlarının birbirini devirerek yıkıldığı gibi yıkılacaktır. Bundan kaçış yoktur.
Aklını kullanan, zamanın ruhunu okuyan her yönetici bu gidişattan ders çıkarmalı, ülkesini ve milletini seviyor ise muhakkak sûrette özgürlük yolundaki engelleri kaldırmaya çalışmalıdır. Yok, eğer daha önce olduğu gibi baskı ve zorbalıkla ayakta kalırım diye düşünüyor ise, büyük bir yanılgı içinde olduğunu görmesi yakındır.
Evet, Bediüzzaman’ın “malikiyet ve serbestiyet” adını verdiği bir döneme giriyoruz. Bu dönemde hiçbir şey eskisi gibi olmayacaktır. Sadece ekonomide değil sosyal hayatta da sahip olmak (malikiyet) ve serbest olmak (özgürlük) en önemli dinamik olacaktır, vesselâm...