Her şey 4 Ekim 1957’de Sputnik’in uzaya fırlatılması ile başlamıştı. Ruslar, teknolojide Amerikalıları geçmeye başlamış ve bu durum gözle görünür bir hal almıştı. Amerikalılar atom bombası sayesinde bilim alanında kendilerini en ileride kabul ediyorlardı. Fakat şimdi geçilmez olmadıklarını görmüşler, Sovyetler Birliği ile uzay teknolojisinde büyük bir rekabete girişmişlerdi. Bu rekabetin sonucunda hiç akla gelmedik bir durum meydana gelmiş yeni bir çağ başlamıştı. İnternet sayesinde dünyanın küçük bir köy haline dönüşeceği kimsenin tahmin edemeyeceği bir durumdu. Lakin uzay yarışı internet kavramının ortaya çıkmasına neden olmuştur. İşte Sovyetlerin uzaya ilk uyduyu göndermeleri, teknolojide yepyeni gelişmelerin yaşandığı büyük bir savaşın kıvılcımı olmuştu. Bediüzzaman, Hutbe-i Şamiye adlı eserinde İslâmiyetin terakkî etmesi ve güçlenmesinin sebeplerini izah ederken, rekabetin ne derece önemli olduğuna vurgu yapmış: “Yüksek şeylere müsabaka sûretinde beşere yüksek maksatları ders veren ve o yolda çalıştıran ve istibdadı (baskıcı yönetimleri) parça parça eden ve ulvî hisleri galeyana getiren ve gıpta ve haset ve kıskançlık ve rekabet ve tam uyanmakla ve müsabaka şevkiyle ve teceddüd meyliyle temeddün meyelânı ile teçhiz edilen üçüncü kuvvet, yalnız hürriyet-i şer’iyedir” demiştir. Gerçekten de internet bu te geçen rekabet, müsabaka ve yenileşme duyguları sayesinde ortaya çıkmıştır. Sonuçta da baskıcı bir rejim olan fakat dünyanın da diğer bir süper gücü olan Sovyet Rejimi 1990’lı yıllara ulaşamadan tarihteki karanlık yerini almıştır.
Bediüzzaman’ın 100 yıl önce söylemiş olduğu hakikatlerden bir tanesi de anlaşılmıştır. Sputnik olayı, Amerikan kamuoyunda Sovyetlerin kendilerini her konuda geri bırakacağı korkusunu yaymıştı. Bu sebeple Başkan Eisenhower, Savunma Amaçlı Gelişmiş Araştırma Projeleri Kurumu’nu (Defence Advanced Research Projects Agency- DARPA) kurdu. Bu kurum başlangıçta Savunma Bakanlığı yani Pentagon’un küçük bir bürosunu oluşturuyor ve başta üniversiteler olmak üzere bilim ve teknoloji konusunda koordinatörlük görevi yapıyordu. Fakat Başkan, bu kuruma ciddî paralar akıtmaya başlamış, bilim adamları bürokrasinin zorluklarına bulaşmadan kolaylıkla çalışmalarına fon aktarma imkânı bulmuşlardı. Bu durum araştırmacıların sayısını çok büyük ölçüde arttırmıştı. Ülkenin her yerinde irili ufaklı birçok araştırma merkezi kurulmuş ve sağlanan destek sayesinde başta bilgisayar olmak üzere her türlü bilimsel donanım tedarik edilmişti. Sağlanan destek o kadar büyüktü ki bazen aynı projelere ayrı ayrı fon sağlandığı tespit edilmişti. Bu arada DARPA koordinasyonu sağlarken faks ve telefon ile bu işin çok güç olacağını keşfetmişti. Mükerrer yani tekrar tekrar aynı çalışmaları yapmamak ve edinilen bilgileri birbirlerine daha çabuk ve kolay ulaştırabilmek için bir ağ (network) kurulması kararı alınmıştı. 1972 yılında bütün bilgisayarları birbirine bağlayan ARPANET adı verilen bir ağ oluşturulmuştu. Başlangıçta bu ağ içinde yazışmak mümkün değildi fakat 1973 yılında ilk e-posta, başarı ile gönderilmişti. Bilim adamları birbirlerine daha hızlı bir şekilde ulaşarak birbirlerinin birikiminden istifade etmek istiyorlardı. Bu maksatla 1982 yılında ARPANET, TCP/IP protokolü ile bünyesine diğer networkleri de almaya başladı.
Artık internet fiilen doğmuştu. Fakat hâlâ ciddî bir sorun vardı ve elektronik posta dışında internet aracılığı ile veri transferi yapmak gerekiyordu. Bu sorunu bir İngiliz bilim adamı çözdü. Tim Berners Lee, 1989 yılında bilgisayar ağı içinde bilimsel araştırma faaliyetlerini hızlandırmak ve belge indirmeyi mümkün kılan World Wide Web (bildiğimiz www) editör programını (browser) icat etti. Daha sonra Mark Andreason adlı bir Amerikalı, Mosaic adlı daha gelişmiş bir programı çıkarıyor ve bunu Netscape isimli bir şirket kurulması takip ediyordu. İşte bu Nestcape adlı şirket hisselerinin halka açılması ile birlikte dünyanın geleceğini değiştiren “internet çağı” başlamıştı. Artık dünya daha önce olmayan yeni bir icatla karşı karşıya idi ve bundan sonra her şey müthiş bir süratle değişmeye başladı. Sonunda bugünlere geldik. “5G” Teknolojisi ile makinalar birbirini tanımaya ve birbirlerine komut vermeye başladılar. Öyle ki bu teknolojinin sonu da görünmüyor. 50 Sene sonra a’dan z’ye herşeyi robotların yaptığı bir dünya ile karşı karşıya kalırsak şaşırmayın, vesselam…