17. M.Kemâl’i hararetle savunmuş ve onun şahs-ı manevîsinde temsil ettiği Süfyanizmi örtbas etmeye çabalamış, Kemalizmi yeniden ihya etmeye çalışmıştır.
18. Bediüzzaman bir mektubunda Bekir Ağabey’e şunları söyler: “Maatteessüf bil mecburiyyetinahusa ve malayani sayılacak bir söyliyeceğim. Fakat bu bahsim, hakiki hamiyetpirûz Türkçe bilenlere karşı değil, belki frengilerin hesabına sahtekarlik edip kendine perde edib bana karşi olan mütecavizleredir. Şöyle ki: Mülhıd münafıkların en son ve alçakça ve vicdansızca aleyhimizde istimal ettikleri silahı sordum ki, dediler: Said, Kürttür!. Bir kürdün arkasından bu kadar koşmak hamiyet-i milliyeye yakışmaz! Ben bu münafıkların vicdansızca size desiselerine karşı değil, belki, bazı safdillerin temiz kalpleri bunların sözleri ile bulanmamak için diyorum ki: Evet ben başka memlekette dünyaya gelmişim. Fakat Cenab-ı Hak, beni bu memleketin evladına hizmetkâr etmiş ki, 9 sene mütemadiyen bu memleketteki milletin (ondan) dokuz kısmının saadetine kendi dilleriyle (Türkçe ) hizmet ettiğim bu havalideki insanlara malumdur.” İlginçtir ki yıllar önce yazdırmış olduğu bir kitabında geçtiği üzere F. Gülen’e sorulduğunda “niçin hayatta iken Bediüzzaman’la görüşmedin?” sorusuna verdiği cevabında der ki “Said, Kürttür...”
19. Bu ve bunun gibi birçok gayrimeşru amelleri irtikap etmiş, esasat-ı İslamiyeyi umursamazcasına tahrip eden Fetullah Gülen, Yedinci Mes’ele’de de şerhedildiği gibi: Rivayette var ki, “Süfyan büyük bir âlim olacak, ilimle dalâlete düşer. Ve çok âlimler ona tâbi olacaklar.” Ve’l-ilmuindallah, bunun bir tevili şudur ki: Başka padişahlar gibi ya kuvvet ve kudret veya kabile ve aşiret veya cesaret ve servet gibi vasıta-i saltanat olmadığı halde, zekâvetiyle ve fenniyle ve siyasî ilmiyle o mevkii kazanır ve aklıyla çok âlimlerin akıllarını teshir eder, etrafında fetvacı yapar. Ve çok muallimleri kendine taraftar eder ve din derslerinden tecerrüt eden maarifi rehber edip tâmimine şiddetle çalışır, demektir. Burada çok açık bir şekilde Süfyan’ın 4. Rüknünden bahsedilmektedir.
Bütün bu alametler ve karineler onun Süfyan’ındördüncü ve son rüknü olduğunu pek açık bir şekilde göstermektedir. Eğer öyle ise, onun menhus ve gayrimeşru örgütü ile yandaş olmak, o örgütün propagandalarını yaymaya çalışmak, bu gayrimeşru örgütün siyasî hırslarına alet olmak, kişiyi ne kötü bir duruma sokacağı aşikardır.
Daha çok fazla neden de ileri sürülebilir. Bunlar F. Gülen’in mahiyetinin anlaşılmasında önemli rol oynayacaktır. Lakin şimdilik 20 tanesi yeterlidir. Yoksa daha yüzlerce delil vardır. Bütün bu hususları dile getirmenin en önemli gayelerinden bir tanesi Paralel yapı içerisinde bulunan insanları bu dehşetli fitneden kurtarmak içindir. 15 Temmuz 2016 darbesi sayesinde Gülen’in ne kadar fena ve dehşetli bir insan olduğu anlaşılmışolsada bir kısım kişiler hala bu dehşetli şahsın arkasından gitmektedir. İnsanları nasıl etkilediği ayrı bir mevzu olup büyü ve sihir gibi İslam’ın reddettiği yollara başvurduğu aşikardır. Bahse konu bu maddeler uzun uzadıya incelenip analiz edilebilir. Bunlardan birkaç tanesi zayıf ve eksik bulunsa dahi tamamı ele alındığında güçlü bir delil teşkil etmektedir, vesselam…