İslam’ın Gür Sesi Türkiye (2)

Bu öyle bir anayasa ki Cumhurbaşkanı’na faşistlerde dahi olmayan olağanüstü yetkiler vermişti.  Yetmedi, karın ağrısına çarelerden futbol maçları kurallarına kadar her şeyi anayasaya doldurmuşlardı. Fakat bir 4. Madde vardı ki (halen de var ve devam ediyor) evlere şenlikti. Bu madde der ki; Anayasa’nın ilk 3 maddesi değiştirilemez hatta değiştirilmesi teklif dahi edilemez. 
Utanmadan CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu bu faşist metni savunup meydan okuyor. Hadi değiştirin bakalım, diye diktatörlüğe ebedi olarak mahkum imişiz gibi demeçler veriyor. Bir tane aklı başında adam çıkıp da “yahu bu ne biçim bir söz, bu akıl dışı ve faşist metni nasıl kabul edersin” diyemiyor. Hala “Atatürk’ün ordusuyuz” diyerek şahıslara tapınmayı ve diktatörlüğü müdafaa edip savunuyor.   
Ne bu yahu! Haşa! Allah’ın emri mi ki değiştirilemesin. Aldıkaçtı denilen hürriyet katili bir hukukçunun yazdığı faşist bir metindir, eni boyu... Millet bunu kabul etmeyip de ne yapacaktı? Netekim Paşa’nın zevzekçe konuşmalarına daha ne kadar tahammül edecekti? Defolup gitsin diye bu faşist metinlerle dolu anayasaya “evet” deyip darbecilerden biran önce kurtulma yolunu seçti.
Eğer darbenin azmettiricisi Amerikalılara kalsaydı onlar ülkede bir iç savaş çıkmasını daha çok isterlerdi. Sonuçta sevad-ı azama ittiba edildi ve tuzaklar boşa çıkarıldı. Kısa zamanda Özal sayesinde toparlanan ülkemiz yeniden bölgemizin güçlü bir ülkesi haline geldi.
1980 darbecileri, özellikle 1960 faşist Anayasasında mevcut askeri vesayet maddelerini tekrar koymuştu. Maksat özgürlükleri boğmak idi. Olur ki halk yönetimde söz sahibi olur endişesi ile ne kadar askeri vesayet maddeleri var ise hepsi bulup buluşturulup 1982 anayasasına dâhil ettiler. Yetmedi 1936 yılında CHP ilkeleri de buna dâhil edilerek halkın ihtiyaçlarından uzak bir anayasa icat edildi. Yahu bir partinin ilkeleri hiç anayasa maddesi olur mu?
Milletimiz “icat çıkarma” der ya işte bu yüzden. Yoksa bu sözün manası “yeni teknolojik buluşlar yapma” anlamında değildir. Yeniliklere ve teknolojiye en çabuk ayak uyduran toplumlardan birisi olduğumuzda şüphe yoktur…
“Kurucu ilkeler” adı altında istemezükçülerher türlü özgürlüğün karşısında yer almaktadır. Bunlar verilen ulufeyi (padişah ikramiyesini) beğenmeyip kazan kaldıran yeniçerilerden pek de farklı değiller. İlla ki darbeci askerlerin yazdırdığı ilkeleri savunacaklar. Yahu insanlar Mars’a, göktaşlarına gidiyor siz hala ulufecilikten kurtulamayıp kazan kaldırmayı düşünüyorsunuz. Bu ne haldir?
Eğer gerçekten “kurucu ilkeler” adı altında Cumhuriyetimizin temellerine sahip çıkmak istiyor iseniz, amenna… Bu konuda herkesten daha istekliyim. Cumhuriyetimiz kurulduğunda nasıl ki şanlı ecdadımın yazdığı “kanuni esasi” esas alınmış devlet bu anayasa ile Yunan’ı mağlup etmişti. İşte buna kimse itiraz etmez. Hemen bu işlem yapılsın. Anayasamızın ikinci maddesi olan “Türkiye Cumhuriyetinin dini İslam’dır” maddesi tekrar konulsun. Bunu 1928 yılında kaldırmışlardı. Halka danışmadan keyfi bir icraatla…
Kimseyi balık hafızalı bellemesinler. Halkımız da her şeyi çok iyi biliyor. İslam’dan öcü gibi korkan, Batı’dan gelen her şeyi “bize uyar mı?” demeden körü körüne alıp şanlı ecdadımızdan miras kalan her şeyi reddeden yöneticilerden kurtulduk artık.
Her seçimde bunların boyunun ölçüsü alınıyor. Kim değerlerimize sahip çıkmış ise seçimleri kazanıp halkın gönlünde taht kuruyor. Kim değerlerimize yabancılaşıp reddetmiş ise seçimlerde ağır bir yenilgi alıp kös kös oturuyor. Yeniden darbe hesapları yapıyorlar…
Bu durum yıllardan beri değişmedi ve değişmeyecek. Onlar ancak Feto ve Amerikan köpeklerinin darbe yapmasına umut bağlayabilirler. Fakat bundan sonra tarihin kırılma anını yaşadığımız bu günlerde İslam’ın en güçlü ve gür sesi Türkiye’yi artık kimse durduramayacaktır. 15 Temmuz’da vurduğumuz tokadın acısı çıkmadan Fırat Kalkanı ve Afrin harekâtı ile öyle bir tokat vurduk ki yüzyıllar geçse dahi acısını suratlarında hissedecekler, vesselam…