Gökhan Erek / Özel Haber
Gazze’de 248 günde 37 binden fazla sivili katleden İsrail, zaman zaman Suriye’nin başkenti Şam’a ve Lübnan’a da saldırılar düzenliyor. Lübnan Hizbullah’ının 7 Ekim’den beri İsrail’e yönelik saldırıları henüz dişe dokunur bir zarar vermese de İsrail kanadından yapılan açıklamalar, Gazze sonrasında savaşın adresinin Lübnan olacağına işaret ediyor.
GORDİN: HAZIRIZ
İsrail Ordusu Kuzey Komutanlığı Komutanı Tümgeneral Ori Gordin’in açıklamaları da bu yönde. İsrail merkezli Yediot Aharonot gazetesinin haberine Gordin, Tel Aviv’in Lübnan’ın güneyindeki Hizbullah’a karşı saldırı için hazırlıkları tamamladığını duyurdu. Gordin, İsrail ordusunun Hizbullah’a karşı her türlü mücadeleye hazır olduğunu vurguladı.
SAVAŞ YAYILIYOR MU?
Bölgede artan gerilimi değerlendiren uzmanlar İsrail’in savaşı bölgenin tamamına yaymak istediği görüşünde birleşti. Marmara Üniversitesi Öğretim Üyesi Dış Politika Uzmanı Prof. Dr. Giray Saynur Derman, İstanbul Aydın Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Dekanı Uluslararası Siyaset ve Türk Dış Politikası Uzmanı Prof. Dr. Tarık Oğuzlu ve Diplomatik İlişkiler ve Politik Araştırmalar Merkezi (DİPAM) Başkanı Dr. Tolga Sakman da İsrail’in Lübnan’a olası saldırı ve savaş durumunun bölgeye yansımalarını Aslında’ya değerlendirdi.
BÖLGEYE HÂKİM OLMA STRATEJİSİ
Prof. Dr. Giray Saynur Derman, İsrail’in bölgeye hâkim olma stratejisinin Siyonizm’in ortaya çıktığı 19. Yüzyıldan çok eskilere dayandığına işaret etti. Lübnan, Ürdün gibi bölgelerin Yahudi inancında “Kutsal topraklar” olarak adlandırıldığına değinen Derman, İsrail’in bu yönde attığı adımların, Camp David gibi süreçleri de baltaladığını vurguladı. İsrail’in, bölgeye hâkim olmak istediğini belirten Prof. Dr. Derman, söz konusu planın aynı zamanda Amerika'nın Ortadoğu planının parçası olduğunu da sözlerine ekledi. Orta Doğu’nun yanı sıra Kafkasya ve Asya Pasifik’te de hareketliliklerin yaşandığını aktaran Prof. Dr. Derman, “Tamamen dünyaya hâkim olma stratejisi olarak bakmak lazım. Bu mesele Hizbullah Meselesi falan değil. O çok basit, sığ bir düşünce olur. Savaş bölgede genişleyecek.” dedi.
Prof. Dr. Giray Saynur Derman
SIRADA KIBRIS VE TÜRKİYE VAR
Saldırı ve savaş durumlarına karşı Türkiye olarak önlemlerimizi almamız gerektiğinin altını çizen Prof. Dr. Derman, “Sırada Kıbrıs ve Türkiye var. Kıbrıs'ta da hareketlilik var. Eisenhower Donanmaları’nın oraya gelmesi, bunların hiçbiri tesadüfi değil. Bunu İsrail politikası gibi değil Amerikan politikası gibi düşünelim. Bölgede tamamen bir hâkimiyet kurmak istiyorlar. Buradaki güçten geleni değiştirmek istiyorlar. Ama bu 1-2 yıl içinde olacak bir hadise değil, bu sürecek bir hadise.” ifadelerini kullandı.
YAŞANANLAR 11 EYLÜL SÜRECİNİN ÖTESİNDE BİR DURUM
Amerika’dan bahsederken tek bir Amerika’dan söz edilemeyeceğini, kendi başkanlarına bile suikast düzenleyebilen birden fazla dinamiğin yer aldığı bir yapının göz önünde bulundurulması gerektiğine dikkati çeken Prof. Dr. Derman, “Amerika, İngiltere, özellikle İngiltere gibi ülkeler 100-200 yıllık planlar yaparlar. Yaşananlar, bir yıllık veya altı aylık planlar veya duruma göre değildir. Hâkimiyet, Kara Hâkimiyet Teorileri var ve bunlar yeni yapılmadı.” şeklinde konuştu.
İSRAİL AVANTAJ PEŞİNDE
İsrail’in çatışma ortamının bölgeye yayılmasını istediğini söyleyen Dr. Tolga Sakman ise “Ne kadar yayılırsa kendisi için o kadar avantaj. Çünkü hem Gazze’de yaptıkları daha az görülüyor hem de bu şiddetin baş aktörü olarak da daha istediğini yaptırabildiği bir ortam olduğuna inanıyor. O yüzden zaten bu çatışmanın önce hemen İran’a sıçramasını istedi. Oradan Husiler üzerinden Yemen, Suriye, Lübnan. Suriye ve Lübnan’a da zaten 7 Ekim’den beri küçük operasyonlar yapıyor. Biz Gazze’deki katliamı gördüğümüzden orayı göremiyoruz. Çatışmalar yayılsın istiyor.” dedi.
Dr. Tolga Sakman
“SAVAŞ BAŞLARSA LÜBNAN ÇÖKER”
İsrail’in Lübnan’a girmesi durumunda hem Ortadoğu’ya yayılma sürecinin başlayacağını hem de Lübnan’ın çok hızlı çökeceğini belirten Dr. Sakman, sözlerine şu satırları ekledi: “İsrail Lübnan’a girerse sadece güneyini, dağları temizlemeyecek. Lübnan’ın kuzeyine doğru da gidecek. Hizbullah’ı tamamen söküp atacağını söylüyor çünkü. Böyle yaptığında da Beyrut bununla mücadele edemez. Zaten ekonomik ve siyasi olarak çok çalkantılı bir zamanda böyle bir savaş başlarsa Lübnan çöker. Lübnan çöktüğü zaman da onun bu istikrarsız ortamı bölgeye daha hızlı yayılır. Çünkü zaten karmakarışık bir demografik, siyasi yapı var. Devlet çöktüğü zaman Şiiler, Sünniler, Hristiyanlar falan birbirine girmeye başlar.”
PKK/PYD İLE ALAKASI NE?
Terör örgütü PKK/PYD’nin Suriye’de yapmaya hazırlandığı sözde seçimlerin de bu planın bir parçası olduğuna işaret eden Dr. Sakman, söz konusu adımı, ABD’nin “İstikrasızlık üzerinden kendilerince bir istikrar çıkarma ve Orta Doğu’yu yeniden şekillendirme” çabası olduğunu anlattı.
DÜNYA BAŞKA YERE BAKSIN
İsrail’de başı davalarla dertte olan ve iktidarının sürekliliğinin savaşın devamına bağlı olan Başbakan Netanyahu’nun algıları başka yöne çekmek istediğini vurgulayan Prof. Dr. Tarık Oğuzlu da “Netenyahu bu sayede hem içeride hem de özellikle Amerika ile olan ilişkilerinde üzerindeki eleştiri oklarından kurtulmak istiyor. İsrail, hep savaştaysa, hep savaşıyorsa, varlığı, toprak bütünlüğü, sıkıntı altındaysa, beka sorunu yaşıyorsa bunu satabildiği ölçüde Amerika’nın şartsız şurtsuz güvenlik desteğini yanına alacaktır. Bunu varsayarak söylüyorum, amacı buysa ki bu olma ihtimali yüksek. Bu sayede Gazze’deki saldırılarını durdurmaksızın devam ettirecek.” şeklinde konuştu.
Prof. Dr. Tarık Oğuzlu
“İSRAİL KUŞATILIYOR İMAJI”
Netenyahu Hükümeti’nin, ateşkes görüşmelerine yakın durduğunu iddia edemeyeceğimizi vurgulayan Prof. Dr. Oğuzlu, şunları kaydetti, “İsrail yönetimi, Hamas'tan kurtulana kadar ve rehineleri alana kadar bu mücadeleyi devam ettireceğini söylüyor. Kuzeyde de tabii Hizbullah karşısında ikinci bir cephe açarak, ‘İsrail kuşatılıyor, güvenliği tehlike altında İmajını pekiştirmeye çalışıyor.’ demeye çalışıyor.”
“HİZBULLAH’IN KAZANMA İHTİMALİ YOK”
Prof. Dr. Oğuzlu, Hizbullah'ın çok da rasyonel bir şekilde İsrail'i hedef almasına gerek olmadığını aktararak, “Hizbullah’ın İsrail’e saldırması, İsrail’in de bunu fırsat bilip karşı saldırıda bulunması, İsrail’in işine yarayan bir durum. 2006'daki savaşta da Hizbullah için çok yıkıcı bir sonuç ortaya çıktı, çok fazla kayıp da verdi. Bundan pek bir şey kazanma ihtimali yok.” ifadelerini kullandı.
İRAN’DAN ÇOK İSRAİL’E YARAR
İran'ın bile Hizbullah'ı bilfiil, İsrail karşısında kullanacağını, ‘saldır artık zamanı geldi’ dediğini düşünmediğini belirten Prof. Dr. Oğuzlu, sözlerine şu satırları ekledi, “İran'ın zaten derdi başından aşkın. Şu anda rejimin devam edip etmemesi gündemde. İran'da seçimler var. Böyle bir ortamda Hizbullah üzerinden İsrail'e bir cephe açmak, İran'dan çok İsrail'e yarar. Bütün bunları düşünecek olursanız; Hizbullah'a karşı bir hamle yapmaya kararlı olması şaşırtıcı bir şey değil. Bunlar Netenyahu Hükümeti’nin iktidardaki günlerini uzatmak adına savaşı uzatma ve yayma stratejisinin bir parçası diye düşünüyorum.”
AMAÇLARI NE?
Netenyahu Hükümeti’nin amaçları hakkında değerlendirmelerde bulunan Prof. Dr. Oğuzlu, “İki devletli çözüme inanmıyor, mümkünse Filistinlilerin kontrolündeki bölgeleri hem Batı Şeria'yı hem Gazze’yi Filistinlilerden temizlemeye çalışıyor. Hatta mümkünse onu İsrail topraklarına katmak, işgal etmek tam anlamıyla. Orta ve uzun vadede böyle bir hedefinin olduğu açık.” iadelerine yer verdi.
LÜBNAN BATAKLIK OLUR
Netenyahu Hükümeti’nin Ürdün Nehri’nden Akdeniz'e kadar ‘Herkes İsrail devletinin kontrolünde olsun’ şeklinde yayılmacı, maksimalist bir politikası olduğunu hatırlatan Prof. Dr. Oğuzlu, sözlerini şu şekilde sonlandırdı, “Ama bunun sınırı da belli; Hizbullah'ı yenip, Lübnan'ın güneyini işgal etmek anlamına gelmez. Orası bir bataklık olur İsrail için, bunu istediğini düşünmüyorum.”