İsrail ordusu, 7 Ekim’den bu yana abluka altındaki Gazze’yi yoğun bombardımana tutarken, 29 Ekim’de sınırlı kara operasyonlarına başladığını duyurdu.

İsrail Ordu Sözcülüğü ve hükümet yetkilileri, Gazze’ye yönelik saldırıların iki amacı olduğunu, bunların, “Hamas’ı yok etmek” ve Gazze’de Hamas’ın elinde bulunan 230’dan fazla İsrailli esiri geri getirmek olduğunu vurguluyor.

Tel Aviv Üniversitesinden uzmanlar Profesör Eyal Zisser ve Profesör Uriel Abuluf, Gazze’ye yönelik kara harekatı ve "Hamas’ı bitirme" konusunda İsrail’in ordu ve güvenlik kurumları ile Başbakan Binyamin Netanyahu yönetiminin amaç, stratejik pozisyonları ve zaaflarını değerlendirdi.

Tel Aviv Üniversitesi Rektör Yardımcısı ve Orta Doğu Tarihi Bölümü ile Moshe Dayan Orta Doğu Araştırmaları Merkezi'nde Öğretim Üyesi Profesör Zisser, ordunun “Hamas’ı yok etme” ve “rehineleri geri getirme” amaçlarına ilişkin, "Kamuoyuna yapılan açıklamalar ile operasyonel planlar veya kesin hedefler arasında her zaman büyük bir uçurum var." dedi.

Gazze ikinci bir Batı Şeria olur mu?

Zisser, İsrail ordusunun, Batı Şeria’dakine benzer şekilde bir işgal istediğinin anlaşıldığını kaydederek, “Batı Şeria'ya bakın, İsrail tam güvenlik kontrolüne sahip. Bu her köyü doğrudan kontrol ettiği anlamına gelmiyor ama tam güvenlik kontrolüne sahip. Sanırım akıllarında olan şey bu. Bunu başarabilirler mi? Bu bir soru işareti.” diye konuştu.

Gazze’de kara harekatının genişletilmesi durumunda Hamas’ın elindeki esirlerin güvenliği konusunun bir sorun olduğunu aktaran Zisser ancak 7 Ekim’de yaşananlardan sonra “normal zamanlardaymış gibi” davranılmadığını vurguladı.

İsrailli akademisyen, şu değerlendirmelerde bulundu:

"Biliyorsunuz, bir Amerikan askerini savaşa gönderseniz Amerika'daki insanlar ‘Neden bizim çocuklarımızı oraya gönderiyorsunuz?’ derler. Ancak saldırıya uğrarsanız ve işgal edilirseniz, o zaman insanlar fedakarlık yapmaya hazırdır."

Netanyahu Hamas'ı yenemezse “işi biter” 

Başbakan Netanyahu’nun İsrail kamuoyunda zedelenen siyasi imajının gölgesinde İsrailli esirlerin ailelerinin hükümete yönelik baskılarına ilişkin ise Zisser, şunları söyledi:

“(Netanyahu) Hedeflerine ulaşıp ulaşmadığına bağlı olarak insanlar buna hazır olacaktır. Eğer hedeflerine ulaşamaz, Hamas'ı yenemezse, onun işi biter. Zaten bir şekilde (Netanyahu’nun) işi bitecekti belki ama bu sonuca bağlı. Başarısız olmak gibi bir seçenek yok çünkü bu, ne kadar feda etmeye hazır olduğunuzla ilgili bir soru. 

Eğer yapmak istedikleri şeyin bu (Hamas'ı yok etmek) olduğuna karar verirlerse, bu üstesinden gelemeyecekleri bir şey değil. Yani kayıplara bakılmaksızın, temelde şu soru var: Oraya sonuna kadar girmeye hazır mısınız? Çünkü bu askeri güçle halledilebilecek bir şey değil. Bu, ne kadar bedel ödemeye hazır olduğunuzla ilgili.”

Zisser, İsrail’in Gazze’deki amaçlarına ulaşmasının iki aşaması olduğuna işaret ederek, birinci aşamanın genel olarak bölgeyi ele geçirmek, ikinci aşamanın ise “(Irak’ta) Felluce'deki veya Musul'daki Amerikalılar gibi sokaktaki evlerin her birine girerek Hamas'tan kurtulmak” olduğunu söyledi.

Ancak Zisser, ikinci aşamada bir direnişin söz konusu olacağına ve durumun “farklı” olacağına dikkati çekti.

Putin'den batıya gözdağı: Denemeye devam edeceğiz! Putin'den batıya gözdağı: Denemeye devam edeceğiz!

“Netanyahu'nun tek hedefi iktidarda kalmak”

Tel Aviv Üniversitesi Siyaset Bilimi, Hükümet ve Uluslararası İlişkiler Fakültesi’nden Profesör Uriel Abuluf ise Gazze’ye yönelik senaryolar konusunda güvenlik ve hükümet kurumları arasında net bir ayrım yaptı.

"Netanyahu hükümeti ile İsrail'i birbirinden ayırmamız gerektiğini düşünüyorum. Netanyahu'nun burada tek hedefi iktidarda kalmaktır. İktidarda kalmak için elinden geleni yapacaktır." ifadelerini kullanan Abuluf, "İsrail'e gelince, asıl amacın Hamas'ı devirmek olduğunu ve kesinlikle öyle olması gerektiğini düşünüyorum." dedi.

Profesör Abuluf, İsrail ordusunun Gazze’de şu an ciddi bir kara işgalinin bulunmadığına işaret ederek, “Hamas'ın Gazze Şeridi'ndeki egemenliğinin askeri yollarla ortadan kaldırılabileceğini, ancak bunun bir bedeli olduğunu da söylemeliyiz. Ödenecek çok ağır bir bedel var. Bu kayıplar, Filistin tarafının yanı sıra İsrail açısından esirleri de kapsıyor." diye konuştu.

Gazze’de “büyük bir tuzağa doğru yürüyor olabiliriz”

Abuluf, İsrail’in bu savaştaki asıl motivasyonun, “üç hafta önce yaşananlardan sonra kaybedilecek hayatlar için korku duyulmamasına” bağlı olduğunu kaydetti.

İsrailli uzman, “Elbette hiçbirimiz, İsrail istihbaratının Gazze Şeridi hakkında ne bildiğini bilmiyoruz. Yer altı tünelleri hakkında nasıl bir istihbaratları var bilmiyorum. Yani aslında yüzlerce, belki de binlerce ölümün olacağı büyük bir tuzağa doğru yürüyor olabiliriz. Ancak kayıp verme gerçeğinin zaten göze alındığını düşünüyorum. Can kaybı yaşanacak.” değerlendirmesinde bulundu.
Savaş nedeniyle yaklaşık 350 bin yedek askerin orduya göreve çağrıldığını hatırlatan İsrailli akademisyen, “Zaman geçtikçe, durum yaklaşık 350 bin yedek asker açısından daha sıkıntılı bir hal alıyor. Bu kadar insanı toplumun ve ekonominin düzenli işleyişinin dışında yedek asker olarak tutmak çok zor. Çok zor.” tespitinde bulundu.

Hamas'ın yönetimi bitirilebilir ama düşüncesini bitirmek “imkansız”

Hamas yönetimi ile toplumsal bir hareket ve düşünce olarak Hamas arasında ayrım yapan Abuluf, şöyle devam etti:

"Hamas yönetimi diyorum ama ideolojisi ve hareketi ile Hamas'ın bütün olarak kendisi demeyeceğim. Çünkü Hamas binlerce insandan oluşan bir hareket. Ama Hamas'ın Gazze Şeridi'ndeki hakimiyetinin ana hedef olduğunu düşünüyorum.

Öncelikler bakımından tutsaklar meselesi çok daha acil. Önem açısından ise Hamas'ın bitirilmesi geliyor. Hamas'ın bitirilmesi diyorum ama bu çok daha zor. Bunun ideolojik bir anlamı var ve ideolojiden kurtulamazsınız. Bu imkansız. Ve tabii ki hiç kimsenin, en azından ciddi olarak, Hamas'la bağlantısı olan herkesin ortadan kaldırılmasından bahsetmediğini umuyorum. Çünkü bunlar binlerce insan.”
Hamas'ı kara harekatı ile devirme hedefinin sadece askeri araçlar ile başarılamayacağına işaret eden Abuluf, “Bunu hem güvenlik kurumu içinden hem dışından pek çok kişi biliyor.” ifadelerini kullandı.

Abuluf, hem askeri hem siyasi araçların ortak çaba içinde olması gerektiğini vurgulayarak, "Hem İsrail'de hem Arap ve Müslüman dünyasındaki diğer aktörlerle ve daha geniş çapta uluslararası toplumdaki diğer aktörlerle birlikte birçok siyasi araç var. Bütün bu güçlerin bir araya gelmesiyle bunun mümkün olduğunu düşünüyorum." dedi.

İsrailli uzman, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Şunu söyleyebilirim ki artık asıl hedef, sadece askeri anlamda Hamas ile savaşmak gibi olumsuz bir yönü ele almak değil, aynı zamanda hem Filistinlilerin hem İsraillilerin barış umutlarına yardımcı olmak olmalıdır.
 
Bunun mümkün olduğunu düşünüyorum ama çok çaba gerektirecek. Ancak şu an görevdeki Netanyahu hükümeti bu göreve kesinlikle uygun değil.”

Abuluf, Gazze’de Hamas’ın yerine Filistin yönetiminin hakimiyetinin kurulması olasılığını ise “son derece sorunlu” bulduğunu belirtti.

Filistin yönetiminin, Filistin halkının geneli nezdinde herhangi "güvenilirlik ve meşruiyetinin" olmadığını savunan Abuluf, "Bunun değişmesi gerekiyor ve bunun değişmesi için de pek çok parçanın bir araya gelmesi gerekiyor. Bir unsur, örneğin Hamas mahkumlarının değil, Filistin sokaklarında Ebu Mazen'den (Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas) çok daha popüler olan Mervan Bergusi gibi FKÖ mahkumlarının serbest bırakılmasıdır." görüşünü dile getirdi.

 Kamuoyu yoklamalarında Hamas liderinin Abbas'ı geride bıraktığına dikkati çeken Abuluf, "Ancak kamuoyu araştırmalarında da Gazze Şeridi'ndeki birçok ankette, Gazze Şeridi'ndeki çoğunluğun Hamas'ı desteklemediğini görebilirsiniz.” dedi.

İsrailli akademisyen, sorunun nihai çözümünün “iki devletli çözüm” olduğuna işaret ederek, "Filistin yönetiminin Gazze Şeridi'ni yönetebilmesinin tek yolu, daha büyük bir eylemin parçası olmak, yani iki devlet hedefidir. Buna yönelik de bölgesel ve uluslararası bir çaba olmalıdır.” diye konuştu. 

Ancak Abuluf, bu hedefin "hükümetin başında Netanyahu olduğu sürece imkansız" olduğunu vurgulayarak, “Her iki tarafta (İsrail ve Filistin) da çoğu insanın bir arada yaşamadan ve hatta iki devletli bir çözümden yana olduğunu düşünüyorum. Bu durumun çoğunlukla ABD'den olmak üzere çok daha fazla uluslararası baskı gerektirdiğini, ancak bölgesel aktörlerin de bunun bir parçası olması gerektiğini düşünüyorum." diyerek sözlerini tamamladı.

Editör: Celal Topçu