Hadis-i şerif kaynaklarda “sahih” hadisler arasında yer almaktadır. Ki bunlar “Ahmed b. Hanbel, Müsned, IV, 335; Buharî, et-Tarihu’l-Kebir, I, 81; et-Tarihu’s-Sağîr, I, 306; el-Bezzâr, el-Müsned, el-Müsned, c. II, s. 308; Taberani, el-Mu’cemu’l-Kebir, II, 38; Hakim, Müstedrek, IV, 422; Heysemî, Mecmeu’z-Zevâid, VI, 219.” Eserlerde yer almaktadır.
İstanbul şehrine bu ismi Doğu Roma İmparatoru Konstantin vermiştir. “Konstantin Şehri” anlamına gelen Kostantinapolis, uzun bir isim olduğu için zamanla baştan, ortadan ve sondan kısaltılarak önce İstinpol sonra da İstanbul halini almıştır. Bu şehre Peygamber Zişan (asm) “Kostantiniyye” dedikten sonra hiçbir Müslüman’ın bu ismi beğenmeyip kampanyalar yapması doğru değildir. İşte birinci ezberi önce bu “Kostantiniyye” adından rahatsız olanlar bozmalı giriştikleri kampanyayı derhal sona erdirmelidirler.
Günümüzde dost-düşman herkes bu şehir hakkında İstanbul diyor. Bu ismi değiştirmek çok zordur. Bana kalsa Peygamber (asm) lisanını yani “Kostantiniyye’yi” kullanırım, lakin bu zamanda çok zor. O halde hiç olmaz ise bu kadar söylemek lazımdır ki “din adına böyle kampanya yapılmaz, ayıptır, günahtır”.
Şimdi İstanbul hakkında Kuran’a bakalım; Kur’an-ı Kerim’de, Sebe Süresi’nin 15. Ayetinde geçen; “Lekad kâne li sebein fî meskenihim âyetun, cennetâni an yemînin ve şimâlin, kulû min rızkı rabbikum veşkurû lehu, beldetun tayyibetun ve rabbun gafurun” Mealinden kısa bir noktası; “Allah tarafından koruma altına alınan güzel bir belde vardır.” Bölümüne biraz bakalım:
Bu Ayette geçen “Tayyib” çok güzel, “Belde” yaşanılan yer, demektir. “Beldetün Tayyibetün”de ise; Yaşanılan çok güzel bir beldeye işaret edilmektedir. İslam merkezi olmaya layık olduğu gibi bu şehre hizmet eden en önemli kişilerden birisi olan Reis Tayyib’ e bir işaret vardır. Yani ayetin sonsuz manalarından bir iki tanesi de budur.
İslam Âleminin büyük Âlimlerinden Molla Camii ve Bediüzzaman Said Nursi bu Ayet-i Kerime’yi incelemiş ve “Beldetün Tayyibetün” cümlesinin harflerinin “Ebced ” Hesabına göre toplam, 857 Hicri ve Miladi 1453 yılını gösterdiğini ortaya çıkarmıştır. Bu Ayet-i Kerime’de Fethin Mu’cizesi gizlidir. Ancak kalp gözü açık olan din âlimleri bu sırrı çözebilmiştir. Biz müjdelerin kısa olanına alışmışız ve hemen olmasını isteriz. Ancak Fethin Müjdesi yaklaşık 857 yıl sonra gerçekleşmiştir.
Yine “Kevser Süresinde”; “İnna E’tayna Kel Kevser, Fesalli Lirabbike Venhar…” ın içerisinde bulunan “Kel Kevser Fe” harflerinin Ebced sayısı, toplam; 857 çıkmaktadır. Bu da Hicri 857, Miladi 1453 yılına tekabül etmektedir. Bu Süre’de de İstanbul’un Fetih tarihine işaret edilmektedir.