Kadın ve Aile Düşmanlığı Bakanlığı

Merd-i Kıpti şecaat arz ederken sirkatini söylermiş. Bakan da hükümetin en beceriksiz olduğu konuyu başarı diye göstermeye çalışıyor. Bu şaşkınları ikaz etmek için nasıl bir üslup kullanmalı tam bulamadım. Güzellikle anlattım olmadı. Bilim adamlarının kitapları ile izah ettim; anlamadılar. Aslında kalan son yöntem ağır ithamlarla uyandırmak gerekiyor lakin bir sefer daha kavli leyyinle izah etmeye çalışalım…
Ak Parti yöneticileri ve Cumhurbaşkanı Erdoğan, kadınları çalışma hayatına sokmaya çalışarak topluma verdikleri zararın farkında değiller. Ailenin önemini anlayamamak ve çalışan kadınların içine düştükleri zor şartları kavrayamamak büyük bir mesuliyettir. Dinimizin emirlerine karşı gelmeyi ve milli değerlerimize ters icraatlar yapmayı da marifet sayan bu anlayışa dur demek için çok gayret göstermek gerekiyor. Bu akılsızca çalışmaları destekleyerek gelecek neslimizi bataklığın içine çekmeye devam ediyorlar. Bu hali ile Aile Bakanlığı; “Aile Düşmanlığı Bakanlığı” haline dönüşmüş durumdadır.
Öncelikle Hükümete; Anayasanın 41. Maddesini hatırlatmak gerekiyor. Burada ailenin “Türk toplumunun temeli” olduğu ve devlete “ailenin huzur ve refahı ile özellikle ananın ve çocukların korunması” konusunda görev verilmiştir.
Kadınları yuvalarından çıkarmaya yeminli hükümet ve bürokratlar ise tek yıkılmadık müessese olarak kalan ailemizi yıkmak için ellerinden ne geldiyse yapmaya çalışıyor. Ailenin yükünü çeken ve ağır işçi olarak sayılabilecek ev hanımlarını her seviyede aşağılayan ve onları küçümseyerek hakaret eden hükümet yetkililerini ne kadar uyarsak ikaz etsek de anlamıyor dinlemiyorlar. Bu sefil bürokratları ve ailemizin düşmanlarını deşifre ederek kurmuş oldukları tuzakları dile getirmekten başka yapabileceğim yok. Ne yazık ki bu çığlıklarım kimsenin dikkatini çekmiyor. Kadın ve aile düşmanları “eski hamam eski tas” iğrenç çalışmalarına devam ediyorlar.
Oysa Cumhurbaşkanı Erdoğan, kadınların üç çocuk doğurmalarını teşvik için gayet güzel sözler söylemişti. Ülkemizin büyümesi ve güçlü olabilmesi için en önemli neden olan beşeri kaynağımızı geliştirmenin başka bir yolu da yoktur. Bununla birlikte memurlara verilen çocuk ve aile yardımında gözle görülebilir bir değişiklik de olmamıştır. Şimdi sormazlar mı “bu ne perhiz ne lahana turşusu” diye. Yahu madem çocuğu teşvik ediyorsun o halde aile ve çocuk yardımını arttırsana. Memur aylıklarına bir öğle yemeği parasını vererek destek olunur mu? Hadi bunu bütçe sınırlamaları ile yapamadın o halde planlama yaparak kademe kademe artırma yolu aklınıza gelmez mi?