İnsan bedeni en ince ayrıntısına kadar ele alıp incelesek nihayetinde bir ülkeye benzetilecek olursak, kalp bu ülkenin hükümdarıdır. Bedenin dıştaki ve içindeki bütün organlar da ülkenin ordusu, yani hizmetkârları sayılabilir. Bütün ordu yani azalar her hal ve hareketleriyle birlikte hükümdarın yani kalbin hizmetinde ve emrindedir.
İnsanın sahip olduğu bütün organlar kalbe itaat etmek, verdiği emri yerine getirmek üzere yaratılmışlardır. Asla ona aykırı biçimde hareket etmeye güçleri yetmez ve yapıları da buna elvermez.
Kısaca, insanın bütün organlarını yöneten ve yönlendiren sadece kalptir. Yüce Rabbimizin, cehennemliklerin ilâhî hakikatler karşısındaki durumunu anlatırken ifade buyurduğu, “onların kalpleri vardır, onlarla kavramazlar...” buyruğu da kalbin bu merkezî konumunu en açık şekilde ortaya koyar.
Kalbin önemine işaret eden pek çok ayet-i kerime vardır. Aynı husus Rasul-i Ekrem (sav)’in çok sayıdaki hadis-i şeriflerinde de ifade edilmiştir.
Rasul-i Ekrem (sav)’den rivayet edilen şu hadis-i şerif ise, insanın hem dünya hayatı hem de ebedi ahiret hayatı için kalbin ne kadar önemli olduğunu açık biçimde ortaya koyar. Abdullah b. Mes‘ud (ra), Rasulullah (sav)’in şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir:
“Dikkat edin vücudun içinde bir et parçası vardır; o düzelirse bütün vücut düzelir, o bozulursa bütün vücut bozulur. Dikkat edin, o kalptir!”
İman ve tövbeden sonra kalbin vazifesi Allah (cc) için amellerinde ihlaslı olmak, şüphe ânında hüsn-i zânn beslemek, Allah (cc)’a güvenmek, azabından korkmak, fazlını ümit etmek ve takva üzere olmaktır.
Kalbin manası hakkında birçok haber rivayet edilmiştir. Bunlardan birinde Resûlullâh (sav) şöyle buyuruyor: “Müminler içerisinde öyle kimseler vardır ki, kalbim kendileri için yumuşar.” Yine Resûlullâh (sav): “Hâkk, nûr üzerinde olduğu hâlde gelir. Öyleyse kalplerin sırlarına dikkat ediniz” buyuruyor.
İbn Mes’ud (r.a) şöyle demektedir: “Kalplerin bir istekli ve bahtlı (ikbâl) hâlleri; bir de gevşek’ (fetret) ve bahtsız (idbar) hâlleri vardır. Arzulu ve bahtlı ânında ondan yararlanın; bezgin ve bahtsız ânında ise onu bırakın.”
Abdullah İbnu’l-Mübârek (r.a) diyor ki: “Kalp ayna gibidir; uzun süre elde durursa paslanır. Hayvan gibidir; ondan gâfil olursan sapıtır. ”Hükemadan biri de şöyle söylemiştir: “Kalp, altı kapılı bir ev gibidir. Sâhibine denir ki, “Sakın bu kapılardan bir şey girip de evini senin ifsadına sebep kılmasın.” Kalp, işte o evdir. Kapıları da gözler, dil, kulaklar, zihin, eller ve ayaklardır. Ne zaman bu kapılardan biri bilgisizce açılırsa, ev zâyi olur.”