LEYLA İLHAN- ÖZEL HABER
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın 22 Nisan Pazartesi günü 13 yıl sonra ilk kez Irak’a resmi ziyarette bulunması Orta Doğu’da yeni dönemin başlangıcının sinyallerini verdi. Ziyaret kapsamında ele alınan görüşmeler neticesinde Türkiye, Birleşik Arap Emirlikleri (BAE), Irak ve Katar aynı masaya oturarak ülkelerin ticaretini canlandırmak amacıyla Kalkınma Yolu Projesi'ne dair işbirliği mutabakatı imzaladı.
Türkiye Araştırmaları Vakfı (TAV) Araştırmacısı Merve Şahin, Kalkınma Yolu Projesi’nin bölgesel ve küresel etkilerini, dış politikaya yansımalarını ve önemini Aslında’ya değerlendirdi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın 13 yıl sonra Irak’a ziyaret gerçekleştirmesinin temel amacının Türkiye ve Irak arasındaki ilişkileri nitelikli bir düzeye taşımak olduğunu söyleyen Şahin, bu ziyaretin Türkiye'nin bölgede lider bir oyuncu olarak kilit rolünü pekiştirmek adına siyasi iradeyi göstermek açısından büyük önem taşıdığını söyledi.
Şahin, “Irak’taki PKK varlığı, enerji ve su paylaşımı iki ülkenin ortak sorun alanlarını oluştururken yeni anlaşmalarla birlikte terörle mücadele dahil olmak üzere birçok konuda iş birliği yapmanın yolunu açtığı görülmekted. Bu iş birliği, sadece güvenlik ve ekonomik çıkarları teşvik etmekle kalmayacak, aynı zamanda iki ülkenin bölgesel istikrar ve kalkınma konularında daha etkin bir rol üstlenmelerini sağlayacak. Bu durum, bölge üzerindeki jeopolitik dinamikleri olumlu yönde etkileyebilir ve bölgede barış ve istikrarın sağlanmasına katkıda bulunabilir” dedi.
TÜRKİYE’NİN BÖLGESEL LİDERLİK KAPASİTESİ ARTACAK
Kalkınma Yolu Projesi ile Körfez ve Avrupa’nın , Türkiye üzerinden birbirine bağlanacağını belirten Şahin, “Bu girişim, Türkiye'nin bölgesel liderlik kapasitesini artıracak. Kalkınma Yolu Projesi, hem mevcut (Çin’in Kuşak ve Yol Girişimi) veya planlanan (Hindistan-Orta Doğu-Avrupa Ekonomik Koridoru- IMEC) ticaret koridorları karşısında bir alternatif oluşturacak hem de bölgesel güvenlik ve iş birliği açısından da yeni kapılar açacak. Projenin jeopolitik ve ekonomik dengeler üzerinde yaratacağı potansiyel değişiklikler nedeniyle İran, Rusya gibi ülkeler bu projeden memnuniyet duymayacak” ifadelerini kullandı.
KÜRESEL POLİTİKADA YENİ GÜZERGAH
Şahin, “İran’ın projeye dahil olması teoride avantajlı gibi gözükse de Türkiye ile Suriye ve Irak'taki siyasi istikrar konularında farklı pozisyonlara sahip olması Tahran’ın bu tür projelerde etkin bir rol almasını zorlaştıran faktörler arasında. Suudi Arabistan’ın IMEC’e katılıp bu girişime dahil olmaması ise bölgesel liderlik iddiası gereği kendi çıkarlarını koruma eğilimi gösterdiğinden dış politikada seçici davranmasına neden oluyor. Küresel ölçekte ise bu projenin ABD ve Çin’in kendi projeleriyle rekabet edebilecek yeni güzergahlar oluşturması, bu ülkelerin bölgedeki etkilerini yeniden değerlendirmelerine neden olabilir” şeklinde konuştu.
BAE, Katar, Irak ve Türkiye'nin aynı masaya oturmasının, Orta Doğu'da diplomasi ve iş birliği açısından geleceğe yönelik olumlu bir dönemin başlangıcını simgelediğini belirten Şahin, “Bu ülkeler arasındaki iş birliği, bölgedeki mevcut gerilimleri azaltma ve ekonomik entegrasyonu derinleştirme potansiyeline sahip olacak. Özellikle enerji ve ticaret gibi kritik alanlarda yapılan iş birlikleri, bölgesel güvenlik ve istikrarı destekleyebilir. Bununla birlikte bu tür iş birlikleri, bölgedeki diğer güçlerin aleyhine işlemesi durumunda özellikle Suudi Arabistan ve İran'ın tepkisini çekebilir. Bu durum da bölgesel çekişmelerin yeni başlıklar altında devam etmesine neden olabilir ve bölgesel iş birliği çabaları baltalayabilir” dedi.