Kanal İstanbul ve CHP’nin İstemezük Anlayışı (3)

Suyolu ve kanallar dedelerimizin üzerinde kafa yorduğu en önemli işlerden bir tanesidir. Nitekim Süveyş Kanalı İngiliz ve Fransız şirketlerine yaptırılmış fakat Mısır’ın elimizden çıkması ile birlikte akim kalmıştı.
Keza Hazar Denizine hâkim olmak ve Orta Asya’ya açılmak düşüncesi Osmanlı Devletinin hedeflerinden bir tanesiydi ve başlandığı halde bitirilememişti. Yine Konya Su Yolu projesi küçük bir kısmı tamamlanabilmiştir. Beyşehir Gölü üzerinden gelen suyun Çarşamba Çayı üzerinden su köprüsü ile geçilmesi planlanmış mühendislik çalışmaları da tamamlanmıştı.
Bu konuda “Osmanlı’nın Konya Ovası Sulama Projesi” isimli çalışmada bu tarihlerde denizciliğe verilen önemi de anlatmaktadır. Öyle ki 2. Abdülhamid Han, dünyada o güne kadar örneği bulunmayan su köprüsünü de planlamış nehir üstünden nehir akıtarak ticaretin gelişeceğini düşünmüştü.
Abdülhamid Han, Sabetay Yahudileri ile savaşlarla ve Batı meftunu anarşistlerle uğraşmaktan bu projesini hayata geçirememiştir. Denizden korkan ve anlamayanlar da bu işin bir başka yönüdür. Fakat 90 yıl sonra bunu Almanlar başarmış suyun üstünden köprülerle gemi geçirme başarısını göstermişlerdir. Magdeburg Su Köprüsü bu açıdan bir mühendislik harikasıdır. Onlara bu ilhamı Abdülhamid Han verdi desek; hiç de yanlış olmayacaktır.
Bu konuda Abdülhamid Han’ın ileri görüşlülüğü ve denizcilik sektörünün gelişmesi üzerinde durmak gerekiyor. İşte Kanal İstanbul, sadece geçiş ücreti almak ve Boğazlardaki egemenliğimizin pekiştirilmesi değildir. Denizcilik kültürümüzün geliştirilmesi ve suyollarından (Waterway) daha fazla istifade etmemize sebep olacaktır.
Kanal İstanbul’dan sonra denizciliğimize ivme kazandıracak onlarca suyolu projesi daha vardır. Örnek olarak Saroz körfezine yapılacak bir kanalı kolayca inşa edilebiliriz. Bunun maliyeti mesafe kısa olduğu için çok daha düşük olacaktır. Bu sayede dünyanın en tehlikeli boğazlarından biri olan Çanakkale, by-pass edilecektir. Ayrıca geçiş için günlerce bekleyen tankerler kanal ücreti ödeyerek hem ticari faaliyetlerini süratlendirip karlı bir hale getirebileceklerdir.
Montrö Anlaşmasına göre ücret ödemeden bedavaya geçiş yapan gemiler zorunlu olmadığı için “kılavuz kaptan” dahi almayabiliyorlar. Bu sayede Allah vergisi boğazlardan ve jeopolitik konumumuzdan yarar sağlamamız mümkündür. Saroz Projesi ve Kanal İstanbul; denizciliğimizin gelişmesine her bakımdan faydalı olacaktır.
Avrupa haritası incelendiğinde binlerce mil uzunluğunda suyolları göze batacaktır. Sadece Avrupa değil, Amerika, Asya kıtası dahi suyolları ile kaplanmış olup Türkiye ne yazık ki bu konuda çok geç kalmıştır. Hatta sıfır noktasındadır.