Dünyada ve ülkemizdeki ekonomik gelişmeler ve bu gelişmelerin deniz ticaretine etkileri Waterway gibi su yollarının inşası sayesinde olacaktır. Ülkemiz deniz ticaretinin son yıllardaki değişimi ve dünyadaki konumunu güçlendirmek için neler yapılması gerektiği sorusuna en güzel cevap “Kanal İstanbul” projesidir. Avrupa haritası incelendiğinde binlerce mil uzunluğunda su yolları göze batacaktır. Sadece Avrupa değil, Amerika, Asya kıtası dahi su yolları ile kaplanmış olup Türkiye ne yazık ki bu konuda çok geç kalmıştır. Bazı bilim adamları ve siyasetçiler, Yeniçerilerin “iztemezüük” yaygaralarına paralel olarak anlaşılması güç nedenler ileri sürerek ülkemizin yararına olan bir çok projeye karşı çıkmaktadırlar. Bunun vebali çok büyüktür. Bu nedenle dünya üzerindeki meşhur bir örnekten yola çıkarak işin vehametini anlatmaya gayret edeceğim: Wasserstrassenkreuz Magdeburg (Magdeburg Su Yolu) Avrupa’nın en büyük su köprüsüdür. Elbe nehrinin üzerinden geçen köprünün üzerinden de ayrıca gemiler geçebilmektedir. Yanlış duymadınız bu köprü gemilerin geçişi için yapılmış olup “gemi köprüsü” de denilebilmektedir. Bir köprü ne için yapılabilir ki? Araba, hayvan, yük taşımacılığı veya tren... Fakat bu yapı köprü hakkında insanın bütün bildiklerini unutturacak bir yapıdır. Su, daha doğrusu bir nehrin akışını sağlamak için yapılmış sadece köprüden Elbe nehrinin geçtiği Magdeburg Su Köprüsü (Magdeburg Water Bridge) Almanya’nın Magdeburg kentinde 1997’de yapımına başlanmıştır.
Toplam 6 yıl inşası süren akarsu köprüsü 2003 yılında hizmete açıldı. Peki sadece Almanlar mı? İngilizlerin de denizcilikte ileri olduğunu biliriz, peki ya Fransızlar? Onlarda bu konuda çok gayretli ve uyanık milletlerdendir. 300 yıl önce Paris’e elçi olarak gönderilen Yirmisekiz Mehmet Çelebi, seyahat notlarında Fransızların denizciliğe verdiği önemini açık bir şekilde anlatmıştır. Mehmed Çelebi, Paris’te on bir ay kalmış ve dönüşünde, seyahati sırasında gördüklerini bir kitap halinde padişaha sunmuştur. Mehmed Efendinin, “”Fransa’nın vesait-i umran ve maarifine dahi layıkıyla kesb-i ıttıla ederek kabil-i tatbik olanların takriri” için gönderildiği elçiliğini anlattığı Sefâretnâme’si tarihî ve edebî açıdan bu alanda yazılmış en önemli eserlerden biridir. Kitabında İstanbul-Paris yolculuğu, Bordeaux üzerinden Paris’e varışı, anlatılmaktadır. 1720 Yılında Güney Fransa’da bir su yolu olduğunu bu kitabından öğreniyoruz. Bordeaux şehrine bu su yolunu kullanarak gelen Yirmisekiz Mehmet Çelebi denizcilikte ne kadar geri kaldığımızı bu yolculuk ile ifade etmiştir. XV. Louis tarafından kabul edilişi, katıldığı askeri merasimler ve Paris’in ilgi çekici yerlerini konu edinmiştir.
Mehmed Çelebi ayrıca, giyimi, hali, tavrı, konuşması ve terbiyesiyle, başta saray olmak üzere, ilim ve teknik kurumlarından ve genel anlamda Fransızlardan da takdir gördü. Fransa o dönemde ittifak arayışı içinde ve talepkar bir konumda olduğundan elçiye gösterilen ilgi ve özeni anlamak mümkündür. Yirmisekiz Mehmed Çelebi’nin elçiliği, İbrahim Müteferrika’nın matbaası ve, Paris’teki Tuileries Sarayını örnek alan Lale Devri’nin ünlü Sadabad Bahçeleri ile bahçecilik alanlarında Osmanlı Devleti’ne kısa vadede önemli yansımalara önayak olmuştur. Sefaretnamesi 1757’de Fransızca ‘ya çevrilmiş, Osmanlı Devletinde ise ilk defa 1867’de basılmıştır.