Karşılıksız Vermek Allah’a Mahsustur


AB’ye seslenen Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, “Ülkemize karşı anlamsız husumeti bir tarafa bırakırlarsa AB’ye tam üye olmaya hazırız. Vize serbestisi, mülteci yardımı, fasılların açılması konusunda adımlar atılırsa biz de iyi niyetimizi göstereceğiz. Bize ne verirseniz, o kadar alırsınız. Artık o dönem bitti. Tek taraflı adım atma dönemi bitti. Ne kadar ekmek o kadar köfte “ dedi.

Gündemi belirleyen en önemli konuşmalara imza atan Erdoğan, bir gün önceki Suriye’deki Esed Rejiminin devrilmesini amaçladığını söyledikten sonra “Fırat Kalkanı’nın hedefi de herhangi bir ülke veya kişi değil sadece terör örgütleridir” diyerek Putin ile görüşmesinin sonuçlarını da vermiş oldu.

Gerçekten de ülkemizin AB’nin peşinden koşacak sabrı ve takati kalmamıştır. Düşünebiliyor musunuz tam 60 yıldır bizi oyalayıp devamlı surette ülke menfaatlerimizden taviz vermemizi istediler. Hâlbuki Türkiye AB kriterlerinin hepsini yerine getirdi. Üye ülkelerden daha ciddi bir şekilde ekonomik, sosyal ve siyasal reformları yaparak iyi niyetini gösterdi. Buna mukabil AB ırkçı, ikiyüzlü ve şarlatanlara yakışır politikalarla karşımıza çıkarak çirkin yüzünü daima gösterdi. Artık bu yapmacık ve içten pazarlıklı politikalara bir son vermek gerekiyordu. Bunu da dile getirme şerefi yine Erdoğan’a düştü.  Zaten bu politikanın sürdürülebilme imkanı kalmamıştı. Zira Avrupa ve Batı medeniyetinin üstünlüğünü peşinen kabul etmiş zavallı devlet yöneticileri işbaşında değil…
Türkiye mazisi parlak ve şerefli bir ülkedir. Verdiği sözleri daima yerine getirmiş kendisine sığınan her türlü etnik ve dini toplulukları sinesine basmıştır. Bin yıldır Anadolu toprakları sığınmacılara ev sahipliği yapmaktadır. Dinimizin ve vicdanımızın gereğini yapmak ekonomik ve sosyal çıkarların daima üzerinde olmuştur. Ne kadar ekonomik sıkıntılara maruz kalsak dahi zalimlerin zulmünden kaçanların acılarına ortak olmuş bir medeniyetin temsilcilerine de ancak bu yakışır.

Türkiye üç taraftan denizlere açılan bir coğrafyadadır. Tek parti dönemindeki gibi içe kapanmışlığı ifade eden “denizlerle kuşatılmış olma” anlayışını Erdoğan yıkmıştır. Türkiye’yi bir Karadeniz ülkesi, bir Akdeniz ülkesi olarak  tanımlamanın gereğine değinen Erdoğan denizler sayesinde bütün dünya ile komşu olduğumuzu pek güzel bir şekilde ifade etmiştir.

Denize öcü gibi bakan hatta Karabük Demir Çelik Fabrikasını düşman donanmasından korumak için limandan mahrum bırakarak sahilden kilometrelerce içeride bir yerde kuran Fevzi Çakmak anlayışını yıkmak gerekiyor. Bu faşist anlayış ülkemizi her konuda geri bıraktı. Çok partili hayatı idam cezaları ile ortadan kaldıran bu otoriter ve baskıcı anlayış Osmanlı Devletinin dahi gerisine düşmüştü. Farklı fikir ve düşüncelerin özgürce dile getirildiği Meclis-i Mebusan yerine tek partiden başka hiçbir düşünceye yer verilmeyen faşist bir idare yıllarca ülkemizi soyup soğana çevirdi. Ne zaman ayağa kalkıp insanca yaşam taleplerini dile getirmeye kalkışsak 10 yılda bir kesintisiz şekilde devam eden askeri darbelere maruz kaldık. Lakin artık devir değişti. Çünkü milletimizin imanı tankları, savaş uçakları ve helikoptereleri alt ederek bu darbecilere haddini bildirdi. 

ABD Başkanı Trump’ta AB ülkeleri yöneticileri de artık bunu bilsin ki “vur tepesine al ekmeğini” diye duran bir Türkiye yoktur, vesselam…