Kartalkaya milat olsun!

Bakanlık, il özel idaresi ve belediye arasında, birden çok yönetmelik arasında, hukukla hukuksuzluk arasında, sorumluluk ile para hırsı arasında oluşan boşlukta çıkan yangın; 36’sı çocuk 78 canı hayattan kopardı. Eşler, anneler, babalar, çocuklar eksildiler, hep eksik ve yaralı yaşayacaklar. Yakından bakınca şöyle bir tespit ortaya çıkıyor. Sekiz aileden geriye kimse kalmamış. Sekiz ailenin ocağı tamamen sönmüş.

Patronun vesikalık fotoğrafı

Gözünü paraya dikmiş, en kısa yoldan hedefine doğru koşar adım giderken hiçbir ilke ve prensip tanımamış. Kendisini hakkın ve hukukun dışında, yasanın ve yönetmeliğin üstünde görmüş. Topluma, çevresine ve birlikte yaşadıklarına karşı hiç sorumluluk hissetmemiş. Denetimden kaçmayı başarı bilmiş, vicdanı ve ahlakı engel olmayınca da gidebildiği yere kadar gitmiş.

Sadece İstanbul’a yakınlığı ve kayak pistini pazarlayarak koca bir servet biriktirmiş. Otelini, küçük gecekondu bölümler ekleye ekleye büyük bir gecekondu hâline getirmiş. İşletme standardını da buna uydurmuş. İhmaller almış başını gitmiş, kuralsızlık kural olmuş.

“Bugüne kadar geldiğine göre bugünden sonra da devam eder.” anlayışını motto edinmiş.

“Sorumluluk” desen, “tedbir” desen, “O da ne!” diyecek.

 

Kavram kalabalığı

En düz, en basit mantık şu değil midir? Yangını söndürmek, yangın başladığında yapılacaklardan ibaret değildir. Olamaz. Yangın çıkmadan yapılacaklarla yangın başladıktan sonra yapılacaklar bir bütündür. Öyleyse yangının çıkmasını engellemek, ilk aşamasında yakalamak, büyümesini önlemek esas olmalıdır.

Yangın çıktığında ise itfaiyenin yetişmesi, müdahale etmesi beklenir. Bu mantık silsilesinin son cümlesi bir soru olsun: Yangında hangi itfaiye müdahale edecekse, rapor verme ve denetleme yetkisinin de onda olması gerekmez mi? Açıkçası: İtfaiyenin yangına müdahale sorumluluğunu, en baştan, henüz yangın çıkmamışken başlatması doğru olmaz mı? 

Bu gerçek, tartışmanın sıcaklığı ve kavram kalabalığı arasında kaybolup gitmesin. Hangi kalabalık, derseniz sayabilirim: Bakanlık, belediye, il özel idaresi, il mücavir sınırı, turistik tesis, yetki alanı, yangın raporu, iş yeri açma belgesi, denetleme periyodu ve diğerleri…

Ön rapor

Ön raporun kavram seti de çok kalabalık. Yangın alarmı, yangın merdiveni, ısı ve duman dedektörü, duman tahliye sistemi, tahliye çıkışları, çıkış sayısı, çıkışa ulaşım, ışıklı levhalar, acil aydınlatma, söndürme gereçleri ve diğerleri…

Kavram seti kalabalık olsa da raporu anlamak için profesyonel olmak gerekmiyor. Her şeyden önce: ‘Yok’lar çok fazla ve ihmaller zinciri çok sağlam. İşin uzmanları anlatıyor: Arada bir kopukluk olsa, orada yapılması gereken yapılsa, tablo böyle olmayacak.

Yangın alarmı, yangın merdiveni, duman dedektörü ya da püskürtme sistemi… Bunlardan biri sağlam olsa ve çalışsa, bu tablo ortaya çıkmayacak. Evet sadece biri…

Son söz

Görev, sorumluluk, akıl, tedbir, ölçü, ahlak, insaf, vicdan, kader, tevekkül…

Görev deyince sorumluluk kendiliğinden gelmiyor mu? Kaderi kendi sorumluluğumuzu yok edecek biçimde tanımlayabilir miyiz? Aklımızın tedbiri, gerçek ölçüyü göstermez mi? İnsafımızı, vicdanımızı üstü örtülecek kadar küçülttük mü?

‘Uzak diyarların tropikal meyvesi, istifa’ ülkemize ne zaman gelecek?

Ders almıyorsak, bu olay milat olmayacaksa: Yazık!