Eğlenmiyoruz, dertleniyoruz. Kadim şehrin başında, siyasi bir balon var. Bir grup trolün, “solun lideri” olarak pazarlamaya çalıştığı Karadenizli bir inşaat müteahhidi kendisi. Yüzünde, hiç de güven vermeyen zorlama bir gülümseme, hepimizden ziyadesiyle nefret ediyor.
Televizyon tartışmalarına katılıyor bazen, sıkışınca sinirleniyor. Kendisine, çalıştığı konuların dışında soru sorulmasını istemiyor. Olur da cevap veremezse “Ben herhangi bir konuğunuz değilim. Ben 16 milyonluk bir kentin belediye başkanıyım!” diye öfkeleniyor. Tadı kaçmasın diye huyuna suyuna gidiyoruz, el mecbur.
İstanbul’da vakit geçirmekten de pek hoşlanmıyor. Olimpiyat mı var, Paris’te; denizin suyu mu ısındı, Marmaris’te; geri kalan boş zamanlarında farklı şehir mitinglerinde İstanbul’dan Ankara’ya giden siyasi yolların asfaltını döküyor. İstanbul’da şehir içi seyahatin iki-üç saatlere ulaştığı bu kaosun içinde henüz bizim için bir kilometre yeni yol asfaltı dökmedi. Sayesinde İstanbul, “Avrupa’nın en yoğun trafiğine sahip şehri” ünvanının yeni sahibi oldu, müteşekkiriz.
Tüm ahlaki sınırları zorlayan, siyaset tarihine geçecek bir vaka kendisi. Her gün binlerce ihtiyaç sahibi haneye, ücretsiz iki öğün sıcak yemek ulaştıran aşevlerini “lokantaya” çevirdi. İhtiyaç sahiplerinden kesilen, esirgenen yemeği vatandaşlara parayla satan bu ticarethanelere “kent lokantası” adını vererek bir sosyal yardım ambalajıyla paketledi, tüm İstanbul’a afiyetle yedirdi; üstüne de dünyanın en pahalı suyunu içirdi, suya yüzde 948 oranında zam yaparak.
İsbike mesela iflas etti, İstanbul’un hemen her lokasyonunda kolayca erişim sağlayabildiğimiz bisikletlerin tamamı toplandı, depolarda çürümeye terk edildi. Eylül ayında gerçekleşen “Tour of İstanbul” etkinliği için İBB bütçesinden 50 milyon lira harcandı. Bu tutarı bisikletlerin bakımı için kullanmak da bir tercih olabilirdi ama üç günlük bir ‘event’in sosyal medyada reklam değeri, bakım yapmaktan daha zahmetsiz, daha kolaydı.
Berlin’de yaptığı açıklamada “tüm sosyal medya hesaplarında toplam 23 milyon takipçisi olduğu için başarılı olduğunu” iddia eden sözleri, siyaseti bir nevi “dijital bir liderlik tablosuna” çevirmiş olmasının kanıtıydı. İstanbul’da başarı artık sahada hizmetle değil, sosyal medyada “takip et, beğen, paylaş” üçgeninde ölçülüyordu. Tour of İstanbul’un sosyal medya etkileşimleri de fena sayılmazdı. 50 milyon lira İstanbul’a helal oldu, hoş oldu.
Bu süreçte biz İstanbullular, hizmet talep etmekten korkar olduk. Dünya şehirlerinin metro ağlarına heves etmek şöyle dursun, metroların yürüyen merdivenlerinin çalışması gibi mütevazı taleplerimiz vardı. Otobüsler yanmasın istedik mesela, hatlar vaktinde çalışsın. Olmadı, olamadı. Çünkü altı senedir İETT’nin öz kaynakları her geçen gün azaldı, yeni otobüs alınmadı, 29 yaş üstü öğrencilerin kartları iptal edildi, otobüs bakımları ihmal edildi, otobüsler yollarda alev aldı. Halk otobüslerinin alacakları ödenmedi, sübvanse ödemeleri yapılmadı. Ama her yerde “0-4 yaş arası çocuğu olan annelere ulaşımı ücretsiz yaptıklarının” reklamları vardı.
Ulaşamadık, ulaşamıyoruz. Duyulmuyor, “engelleniyoruz” yalanı ile paketleniyoruz. Oysa bugün İBB bütçesinin %88’i merkezi idareden geliyor; AK Parti döneminde bu oran %68’di. Yani CHP’li İBB’ye merkezi idarenin desteği, AK Parti döneminden çok daha fazlaydı. Üstelik Meclis’e sunulan dosyaların %90’ından fazlası, AK Parti Grubu tarafından onaylanmıştı. Ancak eriyen “öz kaynaklar” için sığınılacak bir mağduriyet hikâyesi lazımdı, en güzelini yazdılar.
Önceki dönem hizmete açılan ve vatandaşların çok severek faydalandığı yatırımların kapısına bir bir zincir vuruldu. Avrupa’nın en büyüklerinden olan Üsküdar Bilim Merkezi, Türkiye’de örneği olmayan Çocuk Köyü, halk arasında ‘yetimhane’ olarak bilinen Sosyal Hizmetler Sevgi Evleri’nden ayrılan ve üniversite okuyan kız çocuklarının ücretsiz konaklaması için açılan Suffahane Kız Konukevi kapatıldı mesela. Nevmekânlarda artık ücretsiz vals gösterileri vardı, neyimize yetmesindi?
İBB eğer bir bakanlık olsaydı sahip olduğu bütçe ile 17 bakanlık içerisinde dördüncü sırada olacaktı. Şirket bütçeleriyle birlikte tam 1 milyar lira. Bu devasa bütçe ile İstanbul geriye mi gitti yoksa ileriye mi? Sormak istiyoruz ama İBB Başkanı’mızı bulamıyoruz…
Gören gözlere afiyet, duyan kulaklara selamet olsun.