Kâinatın Merkezine Seyahat (1)


Bu yolculukta kullanacağımız gemi namazdır. Burak gibi bizi her türlü tehlikeden korur aynı zamanda hiçbir uzay gemisinin erişemediği süratle yolculuk yapmamızı sağlar. Özel giysimiz ise imandır. İman elbisesi ile Kâinatın dışına çıksak veya atomaltı parçacıkların dünyasına dahi girsek hiçbir kimse bize bir fenalık yapamaz. 

Bu yolculuk sadece maddi âlemde gerçekleşmeyecek. Madde aleminin dahi dışına çıkıp kainatın merkezine kadar çok geniş bir alanda seyir yapacağız.

İşte şimdi yolculuk başlıyor. Personel manevra yerlerine! Vira Bismillah!

Kainatın merkezine seyahat etmeden önce görünen maddi alemin dışına kadar yol alıyoruz. Evrene dışarıdan bakacak kadar uzak mesafelere gidiyoruz ve buradan yıldızlar galaksiler ile dolu evrenin şeklini görmeye çalışıyoruz. İç içe geçmiş daireler gibi evrene bakarak merkezindeki dairenin ne olduğunu görmeye çalışıyoruz.

Semavat âlemi de denilen kâinata baktığımızda gözümüze çarpan ilk şey hayat sahipleridir. Bitkiler, hayvanlar, insanlar, cinler, ruhani varlıklar ve hatta meleklerle dolu bir alemimüşahede ediyoruz. Bu alemin merkezinde ise hayat sahiplerinin var olduğunu görüyoruz. Zira her şey, bütün varlıklar hayat sahibi olan canlılara hizmet ediyor…
Yolculuğumuza buradan devam edelim. Canlılar âlemine ve hatta bu âlemin de merkezine doğru rotamızı çizip iman ve namaz vasıtalarımızla süratli yolculuğumuza koyulalım. İman giysisi ve Burak gibi hızlı vasıtamız olan namaz, bize her türlü kapıyı açıyor. Öyle bir seyir yapıyoruz ki bu kadar hızlı hareket etmemize rağmen başımız dönüp sarhoş olmuyoruz. Gittiğimiz her yerde büyük iltifata mazhar olup sorduğumuz her türlü soruya ikna edici ve doğru cevaplar alıyoruz. İşte hayat sahipleri bize; canlılar aleminin merkezinde “insan” denilen varlığa dikkat çekiyor. Emanet-i kübra adı verilen ve arzın halifesi olarak tayin edilen insanı, tanımamız gerektiğini öğreniyoruz. Kuran, bize bu konuda en büyük rehber. Rotamızı çizerken Kuran’ın çizdiği yolun en selametli ve kısa olduğunu fark ediyoruz.

Yolculuğumuza Kuran’ın gösterdiği yoldan gidiyor yani büyük emanetin verildiği ve dünyada halife ve sultan olarak ilan edilen insanı tanımaya çalışıyoruz. İşte şimdi insanlıkâlemine doğru yolumuza devam ediyoruz. Rotamızda dünya var. Dünya’ya geldiğimizde hemen gözümüze şu husus çarpıyor: Bütün canlıların insana hizmet ettiğini görüyoruz. Bitkilerden, hayvanlardan, taş ve kayalardan tutun ta yıldızlara kadar her şey insana hizmetkar kılınmış. 

İnsanlık âlemininde merkezine doğru yol almaya karar veriyoruz. İşte parlak bir nur karşımıza çıktı. Hazreti Muhammed’in (asm) nuru kâinatı öylesine aydınlatıyor ki “levlakelevlake…” hadis-i kutsisi nazarımıza çarpıyor. “Sen olmasan kâinatı, yıldızları yaratmazdım” diyen Rabbimiz, Kuran’dan sonra en doğru yön bulucu pusulanın Muhammed (asm) olduğunu yine Kuran’ın rehberliğinden anlıyoruz. 

İnsanlık âleminin dörtte birinin bu nurdan nasiplendiğini müşahede ederek seviniyor diğer insanların da bu nurdan nasiplenmesi için dua ediyor ve yolculuğumuza devam ediyoruz.