Kolayına kaçmak

Ne kadar kolay hayat ister olduk, kolay kazanç, emek olmadan yemek, alın teri olmadan servet sahibi olabilmek gibi. Kolay ve bencil sevgiler istedik yanı başımızda. Aramasın, sormasın, beni fazla yormasın, yani işimize nasıl geliyorsa öyle. Sevgiliye en çok ihtiyaç duyduğunuzda en sevdiğimiz oyun saklambaç oluyor, şu sıralar gözden uzak olabilmek için... Birinin yan baktığını gördüğümüzde kör ebeyi oynadık. Bencildik, Her şeyi çıkarımıza yontmayı seçtik. Tezgâh altı yaptık geçmişteki güzellikleri oysa bize ilk önce sevmeyi öğretmişti büyüklerimiz. Nasırlı ellere uzaktan bakar, anlımıza götüremez olduk. Üzerinde buram buram emek kokan kim varsa sırt döndük. “Değerlerimizi diğerlerimizle karıştırdık” oysa bir göz odaya kaç mutluluk sığdırırdık ama şimdi saray olsa nafile . Sahi söylesenize ne zaman bu kadar kör ve kötü olduk bizler? Bir çekyat üzerinde yorgun argın sızmayı, yüreğimizin hamalı olmayı bizler nasıl unuttuk. Bir sevda uğruna sabahı sabah edenlerdendik. Görün bakın ki, Özlemeyi bile özledik. Sevgilinin yüzünü gördüğümüzde kızaran yüzümüzü nereye bıraktık “Ar namus” duygumuzu ne zaman kaybettik. Aşk uğruna, hasretlik uğuruna dökülen gözyaşlarını nerelere astıkta kuruttuk? İnsan olmanın bütün erdemliklerinden ne için vazgeçtik? Ne zaman değiştik bizler ne zaman bu kadar sevgisiz duygusuz oluverdik. Sanal alem gibi sanal dostluklar kurduk, Tanrı misafirini kovduk yerine, riyayı yalanı dolanı baş köşeye oturttuk. Boyalı ve paralı sevgililerin koynunda kaybolduk. Yediden yetmişe köleleştik. ERKEK; Kaşı güzel, fiziği güzel, kalçası güzel dedi; Aşk oldu. Kadının bütün faziletlerine kör olduk. KADIN; Kravatı var, cüzdanı şişkin, arabası var, bu servet bana ayrılsakta bakar dedi; Aşık oldu. Adamın, adamlılığın erdemliğini unuttu. Kimsenin kimseye ve hiçbir şeye tahammülü kalmamış. Oysa bizler beklemeyi severdik sabretmek bizden biriydi. Eskiden yüz kere düşsek bin kere kalkardık ayağa, iki elimiz kanda olsa yinede yetişirdik birbirimize. Dolu dolu kalplerle, sıcacık sevgi dolu vefa dolu koca koca açar kollarımızı, sarılırdık bir birmize. Yüreklere sığdırılmayan değerlerimiz, anlat anlat bitmeyen, bitiremediğimiz Leyla’larımız Mecnun’larımız vardı. Nemi oldu şimdilerde? Başköşeye oturttuk yalan sevgileri, parayla kıymetlendirdik dostları. Herkes mutsuz şimdilerde, herkes eksik, herkes bir şeyleri arıyor vefayı gömdük yedi kat yerin dibine, değerlere Yasin okuduk başımız sağ olsun. İnsanlığımızı öldürdük! Şimdi sorsak herkes vefasızlıktan, değersizlikten , sevgisizlikten şikayetçi!. Gayrimeşru ne varsa hepsinden peydahladık birer ikişer; analı babalı büyütün şimdi hepsini. Kendinize gelin tertemiz bir ruhla doğduk sevgiyle hayat bulduk bırakında sevmeyi unutmadan ölelim! Ne güzel demiş, Ozan Deniz Sarıtop: “Sevginin kalplere ekildiği gün insanlar bütün kötü alışkanlıklardan sıyrılıp düşünmeyi öğrenecekler. Sevginin kalplerde filiz verip çiçek açtığı gün insanlar yeryüzünün bütün renkleriyle kucaklaşıp sınırları ortadan kaldıracaklar. Sevginin kalplerde bir bahar mevsimine dönüştüğü gün insanlar dünyaya yeniden gelmiş gibi huzur, barış ve sağlık içinde yaşayacaklar. Sevginin kalplerde taht kurduğu gün o gün, adalet mülküdür. Kral ve köleler aynı kaptan yemek yiyecekler”.