İşte Feto, yapmış olduğu her eylemde İslam’ı ve Müslümanları hedef aldığı için bu komitenin en önemli yöneticisi ve başı olarak öne çıkmaktadır. Bu komitenin diğer büyük başları ise Feto kadar sinsi ve içten pazarlıklı olmadığı için yapmış olduğu tahribat nispi olarak daha azdır. Zaten bu şahıslara “Deccal’ın ileri karakolu” ismi verilerek gelecek olan daha dehşetli şahıs nazara verilmiştir.

Elimizde Hazreti Ali’ye ait olduğu ifade edilen bir kaside mevcuttur. Bu kaside ile ilgili olarak orijinal Arapça metni ve tercümesini vererek konuyu aydınlatması nedeni ile bir parça değinmek istiyorum.

Bediüzzaman Said Nursi, Rumuzat-ı Semaniye isimli eserinde bu kasideye yer vererek Arap harflerinin Latin alfabesine çevrildiği bir zamanda Deccal’ı beklemek gerektiğini izah etmiştir. Kaside şu şekildedir: (Arapça konusundaki zayıflığımdan dolayı çevirideki küçük sehivlerin üzerinde fazla durmamak gerekir)

Uhrufun ücmin süttiret testira (Âlem harfleri satırlandı)/

Bite biha emir vel fakir (Emir ve fakir onlarla geceledi)/

Ve kul bi ennel vakte bane vaktereb (Bil ki şüphesiz vakit yaklaştı)/

Fentazirüd-deccale ağvamen kazib (Bekleyin Deccalı, yalancıların en körü)/

Sümme a’lemü meaşire ihvani (Sonra biliniz ki ey ihvan)/

Enne kuvate ahirizzaman (Şüphesiz Ahirzaman kavatını)/

Hum ulema-u zuveku efvahehüm (Onlar ulemadır onların ağızlarını zevklendirdi)/

Sümmen senev vetübau ehvaehum. (Sonra yetiştiler ve heveslerine uydular)

Kaside de şu hususlar göze çarpmaktadır. Bir vakit gelecek harfler değişecek ve yöneticiler de dahil olmak üzere bütün halk gece gündüz bunlara çalışacaktır. İşte böyle bir zamanda Deccal ortaya çıkacaktır. Deccal, hakikatlere karşı kör gibi olup yalancıların en önde gidenidir. Bu Deccal, yakınlarını menfaat için pazarlayan iğrenç insanlar gibidir. Çevresindekiler ise ulemadan yani hocalardan meydana gelmektedir. Bu hocalara makam ve mevki vererek ağızlarını zevklendirip heveslerine uydurmuştur.

1400 yıl öncesinden günümüze kadar ulaşan bu kaside bir çok yönü ile ilginç olup bazı olaylara ışık tutabilmektedir. Örneğin harf devrimlerine işaret etmekle birlikte eğitim sisteminin tamamen materyalist bir kalıba dökülerek insanların dinden uzaklaşacağını izah ettiği anlaşılabilmektedir.

İşte Feto, öncelikle eğitim kurumlarına el atmış ve ele geçirmeye çalışmıştır. Kendisine hizmet eden hocalara maddi ve manevi makamlar vererek her türlü İslam aleyhindeki faaliyetlerde istihdam etmiştir. Bunu yaparken sureti haktan görünüp sinsi bir şekilde fenalıklarına devam etmeyi başarmıştır.

“Hastalığın teşhisi tedavinin yarısıdır” demiş atalarımız. Korona virüsü de günümüzde benzer özelliklere sahip olup özellikle Çin’de teşhis edildikten sonra alınan etkin önlemlerden sonra tedavi süreci ve aşılardan sonra başarı ile sürdürülebilmiştir. Alınan çok ciddi tedbirlerle hastalığa yakalananların sayısında her geçen gün azalma olduğu görülmektedir.

Aynen bu virüs gibi Feto virüsünün de teşhis edilmesi çok önemlidir. Bu yazının ana fikri de budur. Feto’nun “çok sinsi bir İslam düşmanı” olduğunun teşhis edilmesi gerekiyor. Ki; bu sayede gerekli önlemler alınıp çok daha tehlikeli bir noktaya ulaşmaması sağlanabilecektir, vesselam…