Lübnan Parlamentosu, 2018'de, son 40 yılda zorla kaybetme vakalarının soruşturulmasını ve kayıp kişilerin yerlerinin belirlenmesini öngören yasa tasarısını kabul etmişti. Suriye rejiminin düşmesiyle uzun yıllardır unutulmaya yüz tutan "zorla kaybedilenler ve kayıp kişiler" konusu yeniden gündeme geldi.
Suriye'de devrilen Baas rejimi ve Esed ailesi iktidarının, ülke genelinde "ölüm merkezine" dönmüş çok sayıda işkence merkezi olduğu biliniyor.Uluslararası kuruluşların yayımladığı raporlara göre, başkent Şam'a 30 kilometre uzaklıkta bulunan ve çöken rejimin Savunma Bakanlığına bağlı Sednaya Askeri Hapishanesi'nin Mart 2011'deki olayların ardından rejim karşıtı barışçıl göstericiler ve rejim karşıtı askeri unsurların tutulduğu üsse dönüştüğü belirtiliyor.
Raporlarda, cezaevinde devrilen rejim yetkililerinin alıkoydukları binlerce kişinin öldürülmesini sessiz ve sistematik şekilde organize ettikleri aktarılıyor. Raporlara göre, rejim güçleri, cezaevinde "toplu idam" yoluyla yargısız infazlar gerçekleştirirken, 2011 ile 2015 yılları arasında her hafta, bazen de iki haftada bir yaklaşık 50 kişiyi astı.
Esed rejimini deviren silahlı grupların kontrolü ele geçirmesinin ardından Sednaya ve diğer cezaevlerinde hem Suriyeli hem de diğer uyruklardan rejim karşıtı bazı tutuklular salıverildi. Rejimin devrilmesinin ardından hapishanelerdeki tutsakların serbest bırakıldığı haberleri üzerine Lübnanlı aileler de Suriye'nin ülkelerini işgal ettiği dönemde alıkonulan yüzlerce yakınının geri dönmesini umutla bekliyor.
Lübnanlılar, 2005 yılına kadar ülkelerinde bulunan Suriye rejimi askerleri tarafından alıkonularak Suriye zindanlarına gönderilen yakınlarından hala haber alamıyor. Lübnanlı tutsakların aileleri, rejim askerlerince götürülen yakınlarının hala salıverilmediğini, cezaevlerinin alt katlarında olduklarını ifade ederek, yetkililerin bu olayın peşine düşmesini istiyor.
Lübnan İçişleri Bakanı Bessam Mevlevi de dün, Suriye'de Beşşar Esed rejiminin hapishanelerinden kurtulan 9 Lübnanlının ülkelerine ulaştığını açıklamıştı. Ancak mevcut belgeler ve insan hakları raporları, yüzlerce kişinin hala Suriye'deki cezaevi hücrelerinde tutulduğunu gösteriyor.
Özellikle dini açıdan çeşitliliğin son derece fazla olduğu Lübnan, 1975 yılında iç savaşa sürüklenirken sonraki süreçte Suriye ve İsrail işgalleri altına girdi.
Suriye rejimi, 1976-2005 yılları arasında 29 yıllık süreçte, ülkedeki askeri varlığına karşı çıkan gruplara mensup olmak veya Suriye rejimine düşman gruplarla işbirliği yapmak bahanesiyle çok sayıda Lübnanlıyı tutukladı.
Suriye hapishanelerine nakledilen bu tutukluların birçoğundan uzun yıllar haber alınamadı. Söz konusu tutsaklardan bazılarının Suriye'de son gelişen olayların ardından serbest kaldığı tahmin ediliyor.
Suriye Cezaevlerindeki Lübnanlı Tutuklular Derneği'ne göre, Suriye cezaevlerinde "zorla kaybedilen" Lübnanlıların sayısı 622'yi buluyor.
SURİYE REJİMİ, İŞGALİ GÜÇLENDİRMEK İÇİN BUNU KULLANDI
Lübnanlı eski milletvekili ve hukukçu Gassan Muhayber, AA muhabirine yaptığı açıklamada, "Lübnan'ı bir dönem işgal eden Suriye rejimi, 'adam kaçırma ve zorla kaybetmeyi' muhaliflerini susturmak, Lübnan'daki varlığını güçlendirmek ve ülkenin kontrolünü ele geçirmek için bir araç olarak kullandı." dedi.
Lübnan'ın içindeki bazı siyasilerin de eski Suriye rejimiyle bu konuda suç ortaklığı yaptığını belirten Muhayber, şöyle devam etti:
"Güvenlik güçlerine göre Lübnan'da zorla kaybedilenlerin sayısı 17 bin. Ancak bir kısmı salıverildi. Eldeki mevcut dosyalara bakılırsa bunların sayısı 4 bin civarında. Bunlardan 700 ila 1500'ünün Suriye'de olduğu tahmin ediliyor."
Suriye'deki kayıp ve zorla kaybedilen Lübnanlıların sayısının farklı rakamlarla zikredildiğine dikkati çeken Muhayber, bu çelişkiyi, birçok ailenin geçmişte meclis ve insan hakları komitelerine duyduğu güvensizlikten dolayı rapor tutturmamasına bağladı.
SURİYE REJİMİ LÜBNANLI TUTSAKLARI 'SİYASİ BİR KART' OLARAK KULLANDI
Muhayber, "Esed rejimi kayıp kişiler konusunda işbirliği yapmadı. Bazı Lübnanlı yetkililer de bu suça ortak oldu. Suriye makamları, hapishanelerinde Lübnanlı tutukluların varlığını her zaman reddetti. Ancak rejim güçleri, bir kaç kez toplu ya da bireysel olarak bazı Lübnanlıları tahliye etti." dedi.
"Suriye rejimi Lübnanlı kayıp kişiler meselesini, Lübnan'daki partilere 'siyasi bir kart' olarak kullandı." ifadesini kullanan Muhayber ayrıca Suriye cezaevlerini, "dünyadaki en kötü şartların yaşandığı cezaevleri" olarak nitelendirdi.
Muhayber, Esed rejiminin düşmesiyle Suriye'deki Lübnanlı tutuklularla ilgili yeni verilerin ortaya çıkacağı için mutlu olduklarını ifade etti.
LÜBNANLILAR İÇİN 'ACİL KRİZ MASASI'
Esed rejiminin devrilmesinden bir gün sonra Lübnan Başbakanı Necib Mikati, Suriye'de kayıp vatandaşların durumunu takip etmek için "acil bir kriz masası" kurma kararı almıştı. Mikati'nin talebi üzerine Bakanlar Kurulu Genel Sekreteri Hakim Mahmud Makiya, ilgili bakanlıklardan ve kamu idarelerinden Suriye cezaevlerinden tahliye edilen tutuklular meselesinin acil olarak takip edilmesi talebinde bulundu.
Lübnan hükümeti, söz konusu acil kriz masası kurulması kararının, Suriye'deki son gelişmelerin ardından atıldığını vurguladı. Suriye'de rejimi deviren grupların, başkent Şam'da işkence üssüne dönüşen Sednaya ve diğer cezaevlerindeki tutukluları serbest bırakmasıyla ülkesine dönen Lübnanlı Süheyl Hamevi, Esed rejiminin elinde 33 yıl süren esaretinde yaşadıklarını anlatmıştı.
"Suriye'nin bir dönem Lübnan'daki askeri varlığına karşı çıkan gruplara mensup olmak" suçlamasıyla 1991'de alıkonulan Hamevi, "Suriye zindanlarında geçirdiği 30 yılı aşkın sürede büyük acılar yaşadığını" söylemişti.