15 Temmuz hain FETÖ Darbe Girişimi esnasında saldırıya uğrayan, milletimizin ve devletimizin egemenliğinin sembollerinden biri olan Meclis’imiz, bir yasama yılına daha başlıyor. Meclis’in açılışında, özellikle hepimiz Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın Genel Kurul’a hitaplarını, muhalefet partilerinin ise bu durum karşısında aldıkları tavırları dikkatle izledik.
CHP, uzun yıllardır yapmadığının aksine Cumhurbaşkanı’nı ayağa kalkarak karşıladı. Bu, özellikle Cumhurbaşkanı'nın CHP’yi, CHP heyetinin de Cumhurbaşkanı’nı AK Parti Genel Merkezi'nde ziyaret etmesiyle başlayan diyalog sürecinin devamı açısından önem taşıyan bir siyasi nezaket gerekliliğiydi. Özellikle Erdoğan karşıtı tutumuyla Erdoğan nefretini körükleyerek CHP’yi ve seçmenini konsolide etmeye ve bu yaklaşımla ‘Altılı Masa’yı bir araya toplamaya çalışan Kılıçdaroğlu siyasetinin aksine Özel siyasetinin daha yumuşak, daha ılıman ve siyaset zeminine katkı sunar bir nitelikte olduğunu bu vesileyle görmüş olduk. Umarız, kendilerine yönelik içeriden gelen tepkilere kanıp bu ortamı bozucu siyasi hamleler yapmazlar.
Özellikle bu açılışta Cumhurbaşkanı’nın bölgesel güvenliğimizi ön plana çıkaran konuşması son derece dikkat çekiciydi ve gerçekliğin böylesine üst düzey bir makamdan, TBMM Genel Kurulu’ndan millete bu kadar net bir şekilde aktarılması açısından da daha fazla önemsenmesi gereken bir konuşmaydı. Bir tarafımızda bölgesel olarak yükselen İsrail tehdidi, diğer tarafta kuzey hattımızda Ukrayna-Rusya gerilimi, Suriye'deki istikrarsızlık, bölge ülkelerindeki gerginlikler ve bunların arasında dik duran, istikrarını ve güvenliğini temin eden güçlü bir Türkiye profili ve onun bu profille açtığı güçle hitap eden Cumhurbaşkanı’nı Meclis kürsüsünden dinlemek oldukça etkileyiciydi. Cumhurbaşkanı’nın özellikle siyasetçi gibi değil de daha çok devlet yöneticisi vurgusuyla yaptığı konuşmanın tamamı alkışlanmaya, takdir edilmeye değerdi. Hem muhalefete de açıkçası bu konuşmaya ilişkin aleyhte söylenecek tek bir söz bırakmadı. Bu kapsamda kuşatıcı, kapsayıcı ve aydınlatıcı olan bu konuşmanın, siyasetin bu önümüzdeki dönemde ve devlet yönetiminin nasıl şekilleneceği konusunda bize de bir fikir verdiğini görüyoruz.
Tabii, Meclis’in açılışı sadece Cumhurbaşkanı’nın hitabıyla sınırlı değildi. TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş'un ev sahipliğinde yapılan akşamki resepsiyon bir hayli ilginç görüntülere sahne oldu. Özellikle Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı Dr. Devlet Bahçeli'nin, Meclis Genel Kurulu’nda DEM Parti grubuna giderek Meclis’in açılışıyla ilgili ‘hayırlı olsun’ dileklerini iletmesi ve ellerini sıkması son derece manidar bir görüntü sundu. Biz, Özgür Özel'in ve CHP grubunun Cumhurbaşkanı’nı ayakta karşılamasının şaşkınlığını yaşarken diğer taraftan Devlet Bahçeli'nin yaptığı yapıcı ve kapsayıcı bu siyasi jestin etkilerini akşamki resepsiyonda da gördük. Tabii gözden kaçırmamak lazım, Devlet Bahçeli DEM Parti grubunu ziyaret edip elini uzatarak ellerini sıkarken, arka taraftan Pervin Buldan ve Sırrı Sakık'ın da koşarak gelmesi, bence DEM Parti adına da durumun ne olduğunu anlamak açısından önemli bir göstergedir.
Ön tarafta bir siyasi kriz yaşanmaması için, mevcut Grup Başkan Vekili ve DEM Parti Genel Başkanı tarafından bir kriz çıkarılmaması adına özellikle Sırrı Sakık ve Pervin Buldan'ın gelmiş olması, parti içindeki dengelerin anlaşılması açısından son derece önemlidir. Bu durum, DEM Parti'de bir şeylerin yolunda gitmediğini ve çok başlılığın var olduğunu anlamak adına oldukça belirleyicidir ve bizim açımızdan da öyle olmuştur. Tabii akşamki resepsiyona dönecek olursak Devlet Bahçeli'nin hem Özgür Özel'le hem de Davutoğlu'yla yaptığı konuşmalar ve medya mensuplarına yaptığı açıklamalar son derece yapıcı, kuşatıcı ve MHP’ye yakışır büyük bir siyasetin yeniden yürürlüğe konulacağının işaretleriydi.
Bir tarafta Türkiye'yi kuşatmak isteyen dış güçler ve onların Türkiye'ye uzanan elleri, diğer tarafta MHP gibi millî ve köklü bir partinin ve Türkiye'yi 20 yıldan fazla bir süredir yöneten Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın uzattığı elin manasını kavrayabilecek bir muhalefet siyaseti, Türkiye'ye çok şey kazandırma şansını elde edebilecektir. Meclis’in açılışı, özellikle bu dönemde yaşadığımız o güne özel siyasi diyaloglar ve hitaplar çerçevesinde, içerisinden çok fazla ders çıkarmamız gereken ve önümüzdeki süreçte Türkiye'yi yeni bir iklime taşıyacak, Türkiye'yi daha güçlü konumlandırmak isteyen bir siyaset dilinin hâkim olacağına dair birtakım ipuçları vermektedir.
Geleceğin bize neler getireceğini hep birlikte göreceğiz; ancak iktidarıyla muhalefetiyle, bir tarafta İsrail gibi bir terör devletinin yükselttiği öfke ve gerilim, savaş hâli varken, diğer tarafta iç siyasette daha birleşik, anayasa yapımında daha yüksek müştereklerde buluşabilen, terörle ilişkisi olan siyasi partilerin bu bağlarından kopması gereken, daha millî mutabakatların ve daha fazla millî gelişmelerin bir arada yaşanması gereken yeni bir sürece hep birlikte tanıklık edeceğimizi düşünüyorum. Bu nedenle TBMM’nin açılışının ve açılışta yaşanan gelişmelerin ülkemiz için hayırlara vesile olmasını diliyorum.