Medine Yahudileri ve Ensar

Mekke’de Mescid-i Harâm’a 3 kilometre mesafede etrafı tepelerle çevrili küçük, kuytu bir vadiye Akabe ismi verilmişti. Nübüvvetin on birinci yılında yani Miladi 620 tarihinde Hazreti Muhammed (asm) Yesrib (Medine) halkından bir grupla Akabe’de karşılaşmış ve onlara İslâm’ı tebliğ etmişti.

Hazrec kabilesine mensup olan altı kişilik bu grup İslâmiyet’i kabul etmişti. Bu kişiler ayrıca Evs kabilesiyle aralarında yıllardır süregelen savaşların yol açtığı düşmanlığın ortadan kalkması konusunda Hazreti Peygamber’den (asm) yardım istediler. Medine’ye döndüklerinde Hazrec ve Evs kabilelerine İslâm’ı anlatacaklarını söyleyerek ertesi yıl tekrar buluşmaya söz verdiler.

Bu küçük Müslüman grubun Medine’de gösterdiği çabalar sayesinde birçok kişi İslâmiyet’i kabul etti. Bunlardan 10 Hazrecli ve 2 Evsli kabile mensubu, verilen söz üzerine ertesi yıl Mekke’ye gelip Akabe’de Hz. Peygamber’le (asm) yeniden buluştular.

“Hiçbir şeyi Allah’a eş koşmayacaklarına, hırsızlık ve zina yapmayacaklarına, çocuklarını öldürmeyeceklerine, birbirlerine iftira etmeyeceklerine, emirlerine uyacaklarına” dair söz verdiler ve Hazreti Muhammed’e (asm) biat ederek tabi olduklarını bildirdiler.

Hz. Peygamber (asm), Yesrib halkına İslâm’ı ve Kur’an’ı öğretmesi için Mus‘ab b. Umeyr’i gönderdi. Bir yıl boyunca Mus‘ab’ın gösterdiği gayret sonunda Yesrib’in iki büyük reisi Sa‘d b. Muâz ile Üseyd b. Hudayr, Müslüman oldular.

Miladi 622 yılı hac mevsiminde Hz. Peygamber’i (asm) Medine’ye davet etmeye karar veren, ikisi kadın yetmiş beş Medineli, Akabe’de yeniden buluştu ve kendisinden Medine’ye gelmesini istediler. Hazreti Muhammed (asm) Medineliler’in davetini kabul ederek oraya hicret etme kararını verdi.

Bu anlaşmadan sonra Hz. Peygamber (asm) ashabına da Medine’ye hicret etmeleri için izin verdi. Aynı yıl içinde kendisi de Hz. Ebû Bekir’le birlikte hicret etti. Böylece İslâm tarihinde yeni bir dönem, Medine dönemi başlamış oldu. Bu şehir artık “Medine-i Münevvere” yani aydınlanmış şehir olarak anılmaya başlanacaktır.

Hazreti Muhammed (asm), aralarında Beni Kaynuka, Beni Nadir ve Beni Kurayza isimli Yahudi kabileleri de dahil olmak üzere bölge halkları arasında Medine Sözleşmesini yaptı. Fakat Yahudiler özellikle Hendek Savaşı esnasında sözleşmeye ihanet ederek Mekke’li müşrikleri desteklediler ve sonunda belalarını buldular.

Şimdi günümüze gelerek acı bir gerçekle yüz yüze kalacağız. Zira 1443 yıl önce nasıl ki Medine’li Yahudiler, Müslümanların Mekke’li müşriklerden kaçıp bu şehre sığınmasına karşı çıkmışlar aynı şekilde Türkiye’deki Sabetay Yahudileri, Suriyeli, Iraklı ve Afgan muhacirlerin ülkemize gelmesini istememektedirler.

Hâlbuki biz Türkler, 500 yıl önce İspanyol engizisyon mahkemelerinde diri diri ateşe atılarak öldürülen Yahudileri topraklarımıza kabul etmiştik. Yahudiler, bütün dünyada ezilip aşağılanırken İstanbul, Selanik ve İzmir gibi şehirlerimizde özgürce ve dinlerinin gereklerini yerine getirerek yaşamışlardı.

Sahte Mesih Sabetay Sevi’nin müritleri soyadı kanunundan yararlanarak geçmişleri ile ilgili izleri sildikten sonra kendilerine “Türk” ismi vererek gerçek Türkleri aşağılamaya ve ezmeye başladılar.

Türkiye’de bürokrasi ve silahlı kuvvetleri ele geçiren Sabetaycılar, İslam’ın en önemli emir ve yasaklarından olan namaz kılmayı, oruç tutmayı, içki içmeme gibi dini emirleri yıkmak için akıl almaz yasak ve uygulamaları devreye soktular. Öyle ki; binlerce asker, sırf eşinin başörtüsünden dolayı ordudan atıldı.

Bu Yahudi dönmeleri ülkemize sığınırken biz Türkler, aynı Medine’li ensar gibi göçmenlere bağrımızı açmış yardımcı olmuştuk. Çünkü hicret etmenin ne olduğunu çok iyi biliriz. Vakti zamanında Cengiz Han denilen keferenin İslam âlemini yakıp yıktıktan sonra taş taş üstünde baş baş üstünde bırakmaması yüzünden bu topraklara biz de hicret etmiştik. Şimdi ise medya vasıtası ile çoğu Türkmen Müslüman göçmenlerin ülkemize gelmesine karşı çıkıyorlar.

De haydi gidin ordan! Siz kimsiniz ki; sözünüzü dinleyip ciddiye alalım. Eğer çok rahatsız oldu iseniz önce sizi Selanik’e; yok Yunanlılar almak istemez ise İspanya’ya gönderelim.

Müslüman mahallesinde salyangoz satmak isteyenlere en kısa yoldan verilecek cevap budur, vesselam…