Medyanın gündem rolü!

İki haftadır ülkemizde yaşananlar, hatta öncesinde de Polat tahliyeleri. Önce Dilan Polat, ardından Engin Polat ve ailesi. Daha sonra da Türkiye’nin gündemine oturan haberler. Kayıp Narin cinayeti. İki yaşındaki bebeğin istismarı. Kadın cinayetleri. Bahçeye gömülen Afgan kadın. Bir televizyonun canlı yayınından stüdyoyu terk eden ve oğluyla 25 yıl sonra buluşan baba. İsrail’in katlettiği Ayşenur Ezgi. Bunların yanında trafik kavgaları, öğrenci kavgaları, yüksek katlı apartmanlardan düşenler. Arakan’da Müslümanların gördüğü zulüm. Çin’in, Doğu Türkistan’da Müslümanlara yaptıkları. Önce Afrika’da sonra Avrupa’da görülen M çiçeği hastalığı. Ve Gazze. Katil İsrail’in Müslümanları hunharca katledişi ve şehit sayısının sürekli artması…

TÜRKİYE’NİN GÜNDEMİ

Türkiye’nin birinci sorunu enflasyon. Bununla beraber halkın cebinin kendi enflasyonu. Hükûmet tüm birimleriyle enflasyonu tek haneye indirmek için politika üzerine politika geliştirirken dünya ülkeleri Türkiye’nin hamlelerini takdir ediyor. Gidişatı olumlu buluyorlar. Bakanlıkların yaptığı açıklamalar da son derece pozitif yönde. İnşallah yıl sonuna kadar hedeflere ulaşılacak. Ancak bu birincil sorunun yanında Türkiye’de, son iki haftadır Polatların tahliyesinden sonra sürekli değişen kötü gelişmeler oldu. Kayıp Narin’in cesedi bulundu ve olası senaryolar bir bir medyada boy gösteriyor. Bunun yanında iki yaşındaki bebeğin istismar haberi de içleri büsbütün acıttı Narin’den sonra. Sonra bahçeye gömülü kadın vahşeti, diğer kadın katliamları, aile içi cinayetler, trafik kavgaları. Ve insan ister istemez, ‘Ne oluyoruz, nereye gidiyoruz?’ demeden geçemiyor. Hiç duymak istemediğimiz haberler ardı ardına sıralandı son günlerde. İmajımızı zedeleyen haberler arka arkaya geldi.

MEDYANIN GÜNDEM ROLÜ

Günümüzde iki türlü medya var. Biri, haber veren medya. Diğeri ise haberleri kirli kirli veren sosyal medya. İletişim çağındayız. Her haberi anında öğreniyor, fotoğrafını görüyor, görüntüsü varsa izleyebiliyoruz. Hatta ve hatta birkaç dakika içinde canlı canlı bile görebiliyoruz. Gördüklerimiz bir yana, bilgi kirliliğinden dolayı duyduklarımız medyanın güvenilirliğini de zaman zaman azaltıyor. Yetkili ağızlar bazen, sadece yetkililerin söylediklerine itibar edilmesini istiyor. Yayın yasağı geliyor ama nafile. Yani medya her zaman doğruyu vermiyor. Doğru sanılan yanlışları temizlemek de devlete düşüyor. O yüzden her gördüğümüz ve duyduğumuza inanmamak temel felsefemiz olmalı.

KADIN PROGRAMLARI İMDADA YETİŞTİ

Yukarıda da dediğim gibi. Canlı yayınına denk geldim. 25 yıl önce annesinin gizlediği bir genç, canlı yayında babasıyla buluştu. Bir gün sonra ise baba ve anne canlı yayını oğullarını bırakarak terk etti. Gerekçe ise canlı yayına bağlanılan bir telefon.

REYTING REYTING

Ve sonuç. Reyting, reyting. Herkesin pür dikkat merak ettiği olay reytinglere yansıdı. Üvey baba şiddeti gören genç, 25 yıl sonra bulduğu babasına kavuşabildi mi? Yaşanan aksiyon sonrasında yine kocaman bir hayır. ‘Hiç kimseyi istemiyorum.’ sözleriyle sona eren umutlar.

Nereye gediyoruz, neler oluyor, nasıl oluyor? sorularını son günlerde sıkça duyuyoruz. Defalarca da yazdım. Milleti oluşturan en küçük yapı taşı ailedir. Aile yapısının güçlü olması gerekir. Güçlü aileler güçlü milletler, güçlü devletler oluşturur. Çocuklarımız geleceğimizdir. Geleceğimizin güçlü olması için aile içindeki çocuklarımıza mutlu bir gelecek oluşturmalıyız.

Allah gelecekte mutlu olmak için çalışan ailelerden eylesin. Yeniden görüşmek üzere…