Milli Eğitim Bakanı Selçuk’tan İnciler (2)

Bu konu ile ilgili olarak Bediüzzaman Said Nursi’nin düşünceleri de çok önemlidir. Emirdağ Lahikası isimli kitabında Adnan Menderes’in Konya nutkunu neşreden Nursi, dindar nesil yetiştirmenin ehemmiyetine özellikle değinmiştir. Günümüze ışık tutması açısından ve önemine binaen 1956’ da bu te neler geçtiğine bir bakmakta yarar vardır. Menderes der ki:
“Vicdan hürriyeti bahsine gelince: Türk milleti Müslüman’dır ve Müslüman olarak kalacaktır. Evvelâ kendine ve gelecek nesillere dinini telkin etmesi, onun esasını ve kaidelerini öğretmesi, ebediyen Müslüman kalmasının münakaşa götürmez bir şartıdır. Hâlbuki mekteplerde din dersi olmayınca, evlâdına kendi dinini telkin etmek ve öğretmek isteyen vatandaşlar bu imkânlardan mahrum edilmiş olurlar. Müslüman çocuğu, dinini öğrenmek gibi pek tabii bir haktan mahrum edilmemek icab eder. Böyle mahrumiyet ve imkânsızlık vicdan hürriyetine uygundur denilmez. Bu itibarla orta mekteplerimize din dersleri koymak, yerinde bir tedbir olacaktır.
Dinsiz bir cemiyetin, bir milletin payidar olabileceğine inanmıyoruz. En ileri milletlerin dahi din ile siyaset ve dünya işlerini birbirinden ayırdıktan sonra ne derece dinlerine bağlı kaldıklarını biliyoruz. Bugünkü seviye ile asil milletimize taassup isnadı reva görülemez. Milletimiz dinine sımsıkı bağlı olduğu kadar, umumiyetle dini en temiz duygularla benimsemektedir. İslâmlık, milletimizin vicdanında en musaffa seviyesini bulmuştur.”
Başbakan Menderes, Konya Nutku üzerine basında ve muhalefet cephesinde aldığı büyük tepkiler üzerine 14.01.1956 tarihli gazetelere bir açıklama gönderir. Aynı durum Erdoğan içinde geçerlidir 56 yıl sonra Erdoğan’a da Başbakan Adnan Menderes gibi hücum edilmiştir.
Fakat o da ne? Bir Milli Eğitim Bakanı Ak Parti ilkelerine çok açık bir tarzda karşı gelerek dinin önemli olmadığını söyleyebiliyor. Yetmemiş gibi devrimciliği ön plana çıkarıp kesintisiz olarak her 8-10 yılda bir askerlerin darbe yapmasına sebep olan faşist ilkelerin yeniden hayata geçirilmesine gayret gösteriyor.
Silahlı kuvvetler; böyle kişilerden güç aldığı besbelli ki eskiden olduğu gibi tekrar Atatürkçülüğe övgüler dizmeye başlamış durumda. Mezuniyet ve açılış törenlerinde devamlı surette Atatürkçülüğe övgüler dizilmektedir.
Şu hususu hükümet unutmuş olabilir fakat okuyucularım asla unutmasınlar. Atatürk, Hilafet ve saltanatın kaldırılması üzerine çıkan tartışmalara son vermek için Meclis kürsüsüne çıkarak “İhtimaldir ki bazı kelleler kesilecektir” demiş bir siyasetçidir.
Bu sözden ilham alan askerler düzenli aralıklarla sivil yönetimleri “irtica” ile suçlayarak askeri darbeler yapmışlardır. Bunun sonucunu halkımız ve devletimiz ağır bedeller ödeyerek karşılamıştır. Hala 15 Temmuz darbesinden ders almamış kişileri şımartan ve yeniden darbe yapmaya teşvik eden bu sorumsuz devlet adamlarını kınıyorum. 
Erdoğan yol yakın iken böylesine gaflet ve dalalet içinde bulunan siyasetçileri derhal görevden almalıdır. Aksi takdirde kabak kendi başında patlayacaktır, vesselam…