Federasyon Başkanı Gülkız Tulay, Türkiye İş Bankası ile birlikte yürüttükleri "Minik Hamleler Projesi" kapsamında açılan Sincan Devlet Hatun Anaokulundaki ilk sınıfta AA muhabirine değerlendirmelerde bulundu.
Türk satrancının geldiği noktada okulların öneminin çok büyük olduğunu vurgulayan Gülkız Tulay, şunları söyledi:
"Ana sponsorumuz Türkiye İş Bankası vasıtasıyla 40 bine yakın ilk ve orta okulda satranç sınıfları açtık. Anaokulları noktasında artık zamana geldi çünkü satrancın yaygınlaşmasıyla beraber öğrenme yaşı da daha aşağılara indi. Gerek eğitimcilerden gerek velilerimizden anaokullarında da satrancın bir projeyle müfredata girmesine ilişkin yoğun talepler aldık. Biz de ana sponsorumuzla bu konuyu çalıştık, Ankara'yı pilot şehir seçtik ve bu güzel okulda projeyi başlattık."
Projenin Türkiye genelinde "dalga dalga" yayılacağını ifade eden Gülkız Tulay, şöyle devam etti:
"Satranca ne kadar erken yaşta başlarsanız o kadar uzun süre satrancın içinde kalırsınız. Anaokulunda çocuklarımızı satranca başlatıyoruz ve üniversite dahil eğitimin her aşamasında satranç olsun istiyoruz. Bu okulda olmak bizler için heyecan verici. Projeyi burada başlattık. Sadece satranç takımları vermek diye düşünmemek lazım. Öğretmenlerin eğitiminden boyama kitaplarına, videolara kadar büyük bir proje bu."
"Profesyonel bakış açısı, amatör ruh"
Federasyon başkanlığı görevini 11 yıldır sürdüren Gülkız Tulay, "Bu gönüllük esasıyla yapılan fahri bir iş." dedi.
Başkan seçildiğinde görevde kalacağı süreye dair bir planının olmadığını dile getiren Tulay, "Zaman zaman yorulduğumuz, sıkıldığımız, üzüldüğümüz noktalar oluyor. Minik çocuklarla burada sohbet ederken aralarında geleceğin Ediz Gürellerini gördüm. Bunu belki annelik içgüdüsüyle gördüm. Evet benim çocuklarım da satranç oynadı ama şimdi iş hayatındalar profesyonel satrancın dışındalar. Bu çocukları gördüğümde gerçekten geleceklerini de görüyorum." diye konuştu.
Türkiye adına alınan bir başarının, yapılan bir projenin, bir annenin gönderdiği teşekkür mesajı ya da ücra bir köydeki öğretmenin "Satranç sınıfı açar mısınız?" mesajının kendisini çok mutlu ettiğini ve bütün sıkıntıları unutturduğunu anlatan Tulay, sözlerini şöyle sürdürdü:
"O zaman her şey geride kalıyor ve heyecan yeniden başlıyor. Yaşadığım bu manevi tatmin olmasa bu işi bu kadar süre yapmazdım. Zaten bu tür görevlerin gönüllük esasıyla yapılması lazım. Profesyonel bir bakış açısı ama amatör bir ruh olmalı. Ancak böyle çok başarılı oluyorsunuz ancak o zaman yaptığınız işten mutlu oluyorsunuz ve yorgunluklarınızı kısa sürede atabiliyorsunuz. Böyle bir projeyi başlattık bütün yorgunluğum geride kaldı. Şimdi bütün anaokullarını satranç köşeleriyle, malzemeleriyle donatmamız gerekiyor. Ankara'yı daha sonra Mersin'i, Hatay'ı, Van'ı Hakkari'yi... Eminim ki Hakkari'nin bir köyünden bir öğretmen arkadaş bize ulaşacak ve öğrencileri için satranç malzemesi isteyecek. Bu projenin görülmesiyle beraber müthiş bir talep gelecek bundan eminim."
"İlkokula başlarken daha donanımlı olsunlar diye"
Türkiye'de satrancın geldiği noktada hayata geçirilen projelerin her kesime dokunmasının katkısına dikkati çeken Tulay, şunları kaydetti:
"Dezavantajlı gruplara dokunurken, Sevgi Evleri'nde projeler yaparken çocuk cezaevlerine satranç sınıfları açarken 'Satranç engel tanımaz.' deyip engelli bireyleri çocukları satrançla kaynaştırırken miniklerimize de geldik. Onlar ilkokula başlarken daha donanımlı yetişsinler diye artık anaokullarımızda satrancı öğreteceğiz."