Mizanın İki Kefesi Gibi Yol İkidir

24 Haziran 2018 tarihinde yapılacak seçim biraz farklılık arz ediyor. Artık siyasi partiler ittifak yaparak seçime giriyor aynı zamanda Başkanlık Sistemi gereğince icraatın başında olacak Cumhurbaşkanını seçecekler.

İlk aday halen Cumhurbaşkanımız olan Recep Tayyip Erdoğan. “Cumhur İttifakı” adı verilen grubun adayı. Rakibi olacak kişiler ise henüz ortaya çıkmış değil. Çıkmaktan korkuyorlar zira eğer seçilemezler ise aynı zamanda milletvekili adayı olamayacaklar. Peki, bu seçimde ne yapmalı?

Bence yol ikidir: Mizanın iki kefesi gibi; birinin hiffeti, ötekinin sıkletine geçer. Ben tokadımı, Kılıçdaroğlu ile beraber Erdoğan’a vurmam. Nazarımda, vuran da sefildir. Oyum Erdoğan’ındır.

Elbette mevcut hükümetin eksiklikleri ve hataları vardır. Örneğin Ayasofya gibi camiden başka hiçbir amaçla kullanılması bizzat Fatih Sultan Mehmet Han tarafından yasaklanan ve vakfiyesine yazdırılan çok önemli bir vazifeyi yapmamak ciddi bir kusurdur. Bununla birlikte hasenatı seyyinatına kat kat üstün gelen hükümeti desteklemeyi bir vefa borcu olarak görüyorum.

Serbestlik ve hürriyet taraftarı olmakla birlikte ülkemizde oynanan başta FETÖ örgütü ve PKK gibi dehşetli örgütlerin fenalıklarından korunmak için “olağanüstü hal uygulamasını” destekliyorum. Aksi takdirde bu terör örgütlerinden kurtulmanın imkanı yoktur.

Bazı zatlar çok safdilane şu suali soruyor ve diyor ki Erdoğan “Formun Üstü

Niçin Şeriatı getirmiyor?”, “Şeriatı tatbik etmiyor?”. İşte sağını solundan ayıramayan bu kişilere ben de şöyle bir sual sorarak seçimlerde milletimizin aklını karıştıranlara cevap vermek istiyorum:

Ey aklını başkalarının cebine sokmuş düşünmeden papağan gibi konuşan biçareler. Milletimizin % 80'i namazlarını kılmıyor. Önemli bir kısım insan iman rükünlerinden bir veya ikisinde şüphede kalmış. Yüzde 10'u ise açıkça ateist, dinsiz olduğunu söylerken bu nasıl bir taleptir. Hiç vicdan ve akıl müsaade eder mi?

Gerçekten İslam hakikatlerini kendine düstur edinmiş bir insan, bütün gücüyle çevresindeki imansız veya namazsız insanlara; iman, Kuran hakikatlerini anlatmak ve örnek olarak yaşamak zorundadır. İman ve namaz gibi İslam’ın özünden uzaklaşmış bir topluma neyi getirirsen getir faydası olur mu?

İslam hakikatlerinin hayata geçirilmesini istiyor isek iyilikleri kötülüklerinden kat kat fazla olan hükümetleri desteklemek zorundayız. Erdoğan ve Ak Parti her istediğimiz icraatı yapamamış olsa dahi din düşmanlıklarının aleni olarak yapıldığı bir siyasi sistemi İslam’a dost hale getirmiştir. Artık başörtülü kadınlarımız her türlü kamu hakkından rahatlıkla istifade edebilmektedir. Darbeci generallerin sesi soluğu kısılmış aklına estikçe “irtica” nutukları atamıyorlar.

FETÖ örgütü gibi ABD’ye uşaklık yapan dehşetli komiteleri suçüstü yakalatıp adaletin önüne koyan Erdoğan’a bir oy borcumuz yok mudur?  40 Yıldır PKK terör örgütü ile canımızı yakan anarşistleri dize getiren hükümetimize teşekkür etmeyecek miyiz?

Fırat Kalkanı ve Zeytin Dalı Operasyonları ile düşmanlarımızın dahi takdirlerini kazanan bir orduyu 15 Temmuz 2016 darbesinden çok kısa bir zaman içinde devletimize ve devlet yöneticilerine saygı duymak gerekmez mi?

Bunun yerine çoğu gayretli ve fedakar siyasetçilerimize çok insafsızca saldırılar düzenlenip büyük haksızlık yapılmaktadır. Böyle bir Hükümete düşmanlık ve tenkit ile vakitlerini geçirenler büyük vebal altında kalmaktadırlar.

İşin acayip olanı ise ahir zamanın en dehşetli fitnesini çıkaran Deccal çarpığı zihniyeti yani CHP ve yandaş partilerini destekleyebiliyorlar. Üstelik bir kısım vatandaşımız Yecüc-Mecüc Taifesini yani HDP, PKK, PYD gibi anarşistleri destekleyebiliyorlar.

İşte böyle insanlara karşı halkımız uyanık olmalı Ak Parti’nin böğrüne oyunu basmalıdır, vesselam…