Dünyanın gürültüsüne kısa süre kapatsak duyularımızı; ruhumuzun, gönlümüzün, fikrimizin enerjisi ile baş başa kalır bedenimizden uzak heyecan veren o mistik güçlere kulak verir muamma olan anahtarı buluruz…
İnsan kelimesinin kökü nisyandan gelir manasında unutkanlık vardır. Nefsini Rahmanın verdiği güçlerle yönetemezse Rahmet’i unutur, hakîkatati, yolu yolculuğu, olayların silsilesini, birbiri ile bağını unutur. Bu sebepten mi acaba şansa inanmak; nasibe inanmak varken. Şu birkaç kelime arasında ne ince çizgiler var ne derin mânalar var var, bizi deryalara sürükleyecek…
Üstümüze sağnak sağnak raydan çıkmış olaylar gelir ya…imtihan için geldik şu fani dünyaya ,sınavımız var heybemize göre. Bize seyyahlık düşer heybemizi ziyan etmeden çölleri aşmak, nehirleri geçmek, fırtınalara göğüs germek. Bize sabır, sebat, ve teslimiyet düşer. Bu güçlere inanmak, taze tutmak… Şu üç beş kelime; şu denilemeyecek kadar kutsal. İmanın heyecan meyveleri.