Nalıncı Baba adı ile bilinen bu zatın asıl adı Muhammed Mimi Efendi’dir. Bergamalı olup 1592 yılında vefat etmiştir. Bu zatın özelliği iyiliksever olması ve gösterişi sevmemesidir.
Cenaze hizmetlerini bizzat padişah görmüş kabri üzerine bir kubbe, içine bir çeşme koydurmuştur. Dahası bir tekke ile adınıyaşatmaya çalışmıştır. Türbesi Unkapanı’nda, Cibali Tütün Fabrikası’nın arkasında, Harabzade Camii karşısındadır.
İşte o Nalıncı Baba’nın ibretlik kıssası şöyledir;
Sultan Murat Han, o gün bir hoştur. Telaşeli görünür. Sanki bir şeyler söylemek ister sonra vazgeçer. Neşe ile üzüntü arasında gidip gelmektedir. Veziriazam Siyavuş Paşa sorar:
- Hayrola efendim, canınızı sıkan bir şey mi var?
- Akşam garip bir rüya gördüm.
- Hayırdır inşallah?
- İnşallah hayrolur, öğreneceğiz.
- Nasıl yani?
- Hazırlan, dışarı çıkıyoruz.
Padişah ve vezir, derviş kılığında çıkarlar yola. Görünen o ki padişah hâlâ gördüğü rüyanın tesirindedir ve gideceği yeri iyi bilir. Seri, kararlı adımlarla Beyazıt’a çıkar, döner Vefa’ya, Zeyrek’ten aşağılara sallanır. Unkapanı civarında soluklanır. Etrafına daha bir dikkatle bakınır.
İşte tam o sırada gözüne yerde yatan bir ceset ilişir. Hemen sorar:
- Kimdir bu?
Ahali:
- Aman hocam hiç bulaşma, derler. Ayyaşın, sarhoşun biri işte!..
- Nerden biliyorsunuz?
- Müsaade et de bilelim yani. Kırk yıllık komşumuz!
Bir başkası tafsilata girer:
- Biliyor musunuz, der. Aslında iyi sanatkârdır. Azaplar Çarşısı’nda çalışır. Nalının hasını yapar... Ancak kazandıklarını içkiye, fuhşa harcar. Hem şişe şişe şarap taşır evine, hem de nerede mimli bir kadın varsa takar peşine.
Hele yaşlının biri çok öfkelidir:
- İsterseniz komşulara sorun, der. Sorun bakalım onu bir cemaatte gören olmuş mu?
Hâsılı, mahalleli döner ardını gider. Tam vezir de toparlanıyordur ki padişah merakla sorar:
- Hayırdır, sen nereye?
- Bilmem, bu adamdan uzak durmak istersiniz sandım.
- Millet bu, çeker gider. Kimseye bir şey diyemem... Ama biz gidemeyiz; adam ne olursa olsun bizim teb’amızdır. Defin işini halletmek gerek.Bir nurdur aydınlanır alnında
Vezir hemen bir çare önerir:
- İyi ya, saraydan birkaç hoca yollar kurtuluruz vebalden.
- Olmaz, rüyadaki hikmeti çözemedik daha.
- Doğru ya! Peki, ne yapmamı emir buyurursunuz?
- Dervişliğe devam edeceğiz bir süre daha! Naaşı kaldırmalıyız en azından.
- Aman efendim, nasıl kaldırırız?
- Basbayağı kaldırırız işte.
- Yapmayın etmeyin sultanım, bunun yıkanması paklanması var. Tekfini, telkini...
- Merak etme ben beceririm. Ama önce bir gasil hane bulmalıyız.
- Şurada bir mahalle mescidi var, ama...
Devamı nasipse yarın...
-
-