Namazı Dosdoğru Kılmak Gerekir (1)


Ülkemizde namaz en çok ihmal edilen konuların başında gelir. Her ne kadar halkın % 99’u Müslüman olduğunu söylese de namaz kılanların oranı %20’yi geçmez. Yapılan anketler kimseyi yanıltmasın zira “düzenli olarak namaz kılıyorum” diyenlerin çoğu sadece Cuma namazlarını kastetmektedir. Bu durum içler acısıdır. Düzeltmek için çok çaba sarf edilmesi gerekir. 

Diyanet İşleri Başkanlığının bu konuda pek çok çaba sarf etmesi gereklidir. Ne yazık ki çevre korumasından siyasi konulara kadar her konuda gerekli gereksiz açıklamalar yapan bu resmi kurum namazla ilgili olarak zayıf kalmaktadır. Hâlbuki İslam’ın imandan sonra en büyük kuralı namazdır. Diğer konularda bir kere hutbe ve vaaz verilse, iman ve namaza dair 10 kere bahsi gereklidir. 

Büyük zatların hayatına baktığınızda namaz konusunda ne kadar ciddi olduklarını görebiliriz. Örneğin Bediüzzaman Melis’e davet edilip törenle karşılandığında karşılaştığı en önemli sorunun namaz konusunda olduğunu ve bu önemli ibadet hususunda ihmal olduğunu görür. Derhal bir beyanname neşrederek namazın önemini vurgular. 

Meclis kürsüsünde 10 maddelik bu beyanname okununca ilk karşı çıkan M. Kamal olur. Mecliste herkesin ortasında “hocam biz sizi ilminizden istifade etmek için davet ettik, siz ilk iş olarak namaza dair beyanname neşrettiniz, aramızda ihtilaf çıkardınız” diye itiraz edince, Bediüzzaman; “Paşa, Paşa, imandan sonra en büyük hakikat namazdır, namaz kılmayan haindir, hainin hükmü merduttur (reddedilir)” diyerek şiddetle karşılık verir. Namaz konusunda bu denli tepki beklemeyen M. Kamal geri adım atar ve Bediüzzaman’dan özür diler.

Bu durumu yazmış olduğu eserlerinde de görmek mümkündür. 115 farklı kitaptan meydana gelen Risale-i Nur Külliyatında en çok üzerinde durulan husus iman ve sonrasında da namaz gelmektedir. Hayatı boyunca da namaz konusunda çok titiz olan Bediüzzaman, namazını vaktinde kılar gecikmesine müsaade etmezdi. Hatta mahkemede hâkim izin vermeyince oturduğu yerden kalkıp namazını oracıkta kılması ile meşhurdur.

Meslek hayatım boyunca çok çeşitli işlerde çalışmak zorunda kaldım. Çalıştığım iş yerlerinde gördüğüm en kötü durum; namazın ihmal edilmesiydi. Ne yazık ki çoğu kere yalnız olarak namazımı kılardım. Bu durumdan hem ben hem de iş arkadaşlarım rahatsız olurlardı. Ben “niçin bu kadar önemli konuda ihmalkârlık yapılıyor” diye üzülürken namazımı gizlemeden kıldığım için “bak gösteriş yapıyor” diye rahatsız olan kişiler de bulunuyordu.

Hâlbuki “farz ve vaciplerde ve şeâir-i İslimiye’de ve sünnet-i seniyenin ittibâında ve haramların terkinde riya giremez; izharı, riya olamaz” İman zaafları ile beraber, fıtraten riyakâr olanlar bahsimizden hariçtir.

İslâmın sembollerine temas eden ibadetlerin gösterilmesi, gizlenmesinden çok daha sevaplıdır. İmam-ı Gazali gibi zâtlar: diğer nafile ibadetlerin gizlenmesi çok sevaplı olduğu halde, şeaire (İslam sembollerine) temas eden, özellikle uydurma ve bid’aların revaçta olduğu zamanlarda sünnetlere uymanın öneminden bahsetmektedir. 

Devamı nasipse yarın...