Yaklaşık 15 ila 12 milyar mil uzakta, Voyager 1 ve 2, heliosfer adı verilen Güneş’in koruyucu balonunun ötesinde gözlem yapmaya devam ediyor. Yıldızlararası uzayın bu aleminde, neredeyse 50 yaşındaki araçların, her saniye daha fazla sayıda parçacığın yakınlaşması nedeniyle, galaktik kozmik ışınlar adı verilen düşman, yüksek hızlı parçacıklardan hasar alma olasılığı daha yüksek.
NASA'nın Jet Propulsion Laboratuvarını yöneten Caltech'ten (Kaliforniya Teknoloji Enstitüsü) kozmik ışın fizikçisi Alan Cummings, Mashable'a yaptığı açıklamada, "Orada kurşunlardan kaçıyoruz" dedi. Cummings, 51 yıldır Voyager görevi üzerinde çalışıyor.
Bilim insanları uzay aracını zararlı kozmik ışınlardan kaçırmaya çalışsa da bu bazen mümkün olmuyor. 2010 yılında, güneş sistemimizin heliosferinin sınırındayken, Voyager 2 beklenmedik bir şekilde Dünya'ya anlamsız sinyaller göndermeye başlamıştı. Cummings’e göre bunun nedeni, uzay aracının yakınından geçen bir galaktik kozmik ışının bilgisayarın hafızasına hasar vermesi ancak NASA nihayetinde bu sorunu düzeltmeyi başarmıştı.
VOYAGER 1 BOZULMAYA BAŞLADI
Son zamanlarda ise Voyager 1, beş ay boyunca okunabilir verileri geri gönderemedi; bu özellikle endişe verici bir durum ve kozmik ışınlar bilgisayar çipini bozmuş olabilir.
Cummings, milyarlarca uzaklıktaki hasarın kaynağını tespit etmenin zor olduğuna değinerek, “Fakat galaktik kozmik ışınların bu sorunların çoğunda suçlu taraf olduğunu düşünüyorum." dedi.
Galaktik kozmik ışınlar acımasızdır çünkü son derece küçük, yüklü parçacıklardır ve inanılmaz hızlarda, neredeyse ışık hızına yakın hareket ederler. Cummings, "Galaksi galaktik kozmik ışınlarla dolu" diyor.
Gökbilimciler, olaydan kaynaklanan devasa şok dalgası parçacıkları hızlandırdığından, şiddetli bir şekilde patlayan yıldızların (süpernovalar) bu parçacıkların çoğunun oluşmasından sorumlu olduğunu düşünüyor. Dış kabuklarından soyulmuş halde, atom çekirdeği gibi uzayda hızla ilerliyorlar.
Galaktik kozmik ışınlara dönüşen demir atomları gibi daha ağır olanlar, daha hafif ve daha bol olanlara göre daha fazla hasara neden olabilir.
Bir bilgisayar çipinin içinden geçerek kodunu değiştirebilirler veya hatta oraya yerleşip kalıcı hasar vererek daha da büyük bir darbe indirebilirler.
NASA UZAY ARAÇLARI NASIL KORUNUYOR?
Elbette Voyager başta olmak üzere NASA uzay araçları, kritik kabloların etrafının sarılması gibi radyasyona dayanıklı parçalar ve korumalarla donatılmıştır. Bu katmanlar bazı parçacıkları dışarıda tutabilir ama yine de hepsini değil.
Cummings, "Kendinizi bir dereceye kadar koruyabilirsiniz ancak yeterince yüksek enerjiye sahip bir parçacık savunmanızı aşacaktır" diye açıkladı.
Voyager görevi yeni başladığında bilim insanları, aracın yoğun radyasyon üreten Jüpiter gezegeninin yanından geçmesi konusunda endişeliydi. Varsayımsal olarak, Voyager'la hareket eden bir kişi ölümcül seviyenin bin katı radyasyon dozuna maruz kalacaktı.
Cummings, galaktik ışın ölçüm cihazındaki (Kozmik Işın Alt Sistemi) birkaç dedektörün hasar gördüğünü ancak genel olarak hem cihazın hem de uzay aracının tamamının hayatta kaldığını söyledi.
YILDIZLARARASI UZAYDA RİSK ARTIYOR
Evrenin derinliklerinde ise Voyager'lar farklı bir tehditle karşı karşıya. Gaz devi Jüpiter'in etrafındaki araç, yüklü parçacıkları püskürttü ancak bunlar daha düşük enerjiye sahipti. Artık yıldızlararası uzayda, araçlar bu yüksek enerjili parçacıklara daha sık maruz kalıyor. Uzaydaki herhangi bir yer, ister güneş sistemimizde ister ötesinde olsun, zararlı galaktik kozmik ışın tehdidiyle karşı karşıya kalabilir ama yıldızlararası uzayda olasılıklar artıyor.
Milyarlarca kilometre uzakta, Dünya'da, NASA mühendisleri onlarca yıldır uzayda süzülen, radyasyona maruz kalan uzay gemisini hayatta tutmanın yollarını araştırıyor. Neredeyse yarım asırlık araçlardaki eski bilgisayarlarla iletişim kuruyorlar. Yıldızlararası bir araçla konuşmak, mesaj göndermeye benzemez; bir mesajın iletilmesi ve ardından alınması neredeyse iki gün sürer. En son Nisan ayında, NASA mühendisleri Voyager 1'de kalıcı hasarlanmış bir bilgisayar çipi tespit etti.
NASA, mesajları 15 milyar mil uzaktaki gemiye ışınlayarak çipin benzersiz kodunu diğer çiplerde başarıyla sakladı (çünkü hiçbir konum, kodun bir bölümünü bütünüyle tutacak kadar büyük değil).
Uzay aracıyla yeniden iletişim kurulabilse de henüz bilimsel verileri geri gönderemiyor.
Öte yandan, uzay gemisinin nükleer yakıtı azalıyor ancak hasar görmediği takdirde 2030'ların ortalarına kadar uzayın keşfedilmemiş bölgelerinden yeni verileri dünyaya ışınlamaya devam etmesi bekleniyor.