Gönle sefa, ruha vefa, seyri sülükte kandilsin aşığa, siratini şaşırıp, suretinden olana şeklinin sırrını veren, kim ki o demeden düşene elini uzatan, hak ve hakikatte sabırlı ve saddikiyetleyüreyensin Hakk´a(cc)...
Nurundan zifiri karanlıklar dahi payını alıp, aydınlık nimetine kavuşurken, günahın kendisinde ve hatta zerresinde bile nimet bulmadığı sevgili, soğuk gönülleri ısıtıp, kaynar ateşte korlanan ve harlanan ruhların serin esintisi sultanım... Ey narin bakışlı! Orta boylu, geniş sadirli, gür sakallı, kaşları birbirine yakın, siyah gözlü, gür sesli, görünüşü güzel, kadri yüce, derin ilim sahibi, Furkan endamlı, ünsiyet nedimi, yumuşak huylu, zikrin veziri, tefekkurhemdemi, şeriat adabı, lütfü İlahi, hakikatin sırrı ve harama karşı yüksek haşmetli Sultanım... Ne hacet Seni anlatmaya... Menkibeler, mersiyeler, övgüler dizildi, suretinin sırrını anlatmaya yetmedi, ölü kalpler dahi Seni görüp dirildi, cemalini bir gören, oldu kemalat ereni, yolun tutup Sende kaybolmanın mükafatı olmaktır veli... Berrak olmanın, cömert olmanın, güzel olmanın ilmi Sendedir madem ki ey Sevgili, nefsimiz irade tufanı denizlerinde yüzen bir gemi, yol bilmez, rota bilmez bir sağa bir sola, rüzgara karşı savrulur ki, bize kaptan gerek, yolu bilen, rotayı belleten, Allah´ın yardımını dileyen Arif gerek.. Ariflerin, marifet gözünün sürmesi Sultanim... Gözden nurunu alan, dilin şakımasından zikrine eren, doğruluk süzgeciyle fikrini salan, bize Arif-i Esrar olan Sen gerek Sultanim..."