BİMER, CİMER, Çalışma ve Aile Bakanlıklarına, yetmedi üst düzey bürokratlara bu tercüme eserleri ve özet makaleleri gönderdiğim halde; kadınları kapitalist sistemin kölesi haline getiren vahşi uygulamalar, son süratle devam etmektedir. Bu noktada şunu söylemek gerekti: "Ne de olsa bu ülkede erkek kalmadı. Çalışma için hatta askerlik için dahi kadınlara ihtiyaç duyuluyor!"
6. Halkın % 98'inin Müslüman olduğu ülkemizde, hadiste "dinimizin direği" olarak geçen namazın önemi konusunda; sayısız yazı ve makaleler neşrettim. İşin can yakıcı yönü olarak karşıma çıkan sonuç ise Müftülüklerin "çorapsız camiye gelenlerin içeriye sokulmaması" oldu. Yahu her beş insandan sadece bir tanesinin namaz kıldığı bu feci durum karşısında; Diyanet İşleri Başkanlığının yapacak başka bir iş kalmadı mı? Kaç tane cami görevlisi ve imam, beni neredeyse döveceklerdi.
7. Batılılara şirin görünmek için kapatılan medrese, tekke ve türbelerin açılması konusunda hiç bir adım atılmadı. Balkanlarda Hristiyan devletlerin dahi kapatmadıkları Osmanlı ecdadımızın bu hatırasına yapılan hakareti, her şecaat sahibi bir Müslüman gibi bir türlü hazmedemedim. Yöneticileri eleştirerek bu çağdışı olan ve din ve vicdan özgürlüğüne aykırı tutumun değişmesi için çabalayıp durdum. Hiç bir olumlu gelişme sağlanamadı.
8. Geleceğin dünyasını kurgulayan ve dünya üzerinde eşi benzeri olmayan "Malikiyet ve Serbestiyet Devri" çalışmasını doktora tezi olarak sunduktan sonra epeyce bir emek vererek kitabını da çıkardım. Ondan fazla seminer, panel ve toplantıda sunum yaptım. Yetmedi 3 defa yurt dışında üniversitelerde anlatarak fütüristlerin ve bilim adamlarının yararlanması için harika bir eser sundum. Bu çalışma devam ederken birlikte çalıştığım bir akademisyen arkadaşım, sonradan "Cumhurbaşkanlığı Baş Danışmanı" oldu. Kendisine kitabımı takdim etmek için dahi defalarca randevu talep etmeme rağmen ne yazık ki buna fırsat bulamadım. Devletimiz ise bu çalışmaya aksül amel olacak en küçük bir tepki dahi vermedi. Halbuki ben olumsuz eleştirileri daha çok bekliyor ve istiyordum. Şimdi bu çalışmayı yabancı dile çevirerek sunmaya çalışıyorum. Bakalım yurt dışında da aksül amel olacak mı?
9. 15 Temmuz 2016 darbesini 5,5 ay öncesinden yazarak; bir gazetecilik başarısı gösterdiğimi düşünüyorum. Hatta darbenin yine ABD tarafından FETÖ eliyle yaptırılacağını ve başarısız kalacağını "Kamikaze Fetullahçı Darbe" başlığı ile gazetelerde neşrettim. "Kamikaze" yani intihar darbesi olacağını da tespit ettim. Hükümetten ve basın kuruluşlarından hiçbir tepki gelmedi. 25 Senedir gazetelerde köşe yazarı olmama rağmen bir Allah'ın kulu dahi çıkıp "Bravo; darbeyi kodları ile birlikte çözüp neşretmişsin" diye takdir ifadesi kullanmadı. Belki neşrettiğim yazılar ciddiye alınsaydı, 249 şehit ve binlerce yaralı ile birlikte ekonomik kriz dahi meydana gelmeyecekti.
10. Peygamber Efendimiz'in (asm) Deccal ve Süfyan konusunda bir çok hadisi vardır. Bu hadislerden ve bazı Kuran ayetlerinden yola çıkarak Feto'nun Süfyaniyetin 4. Rüknü olduğunu ispatlamaya çalıştım. Konunun uzmanı olan değerli şahsiyetler ile yaptığım görüşmelerde "Evet, Feto, Süfyaniyetin 4. Rüknüdür" dedikleri halde; bunu deklare etmekten daima kaçınmışlardır. Hükümet ve diyanet ise bu konu ile ilgili olarak tam karşı duruş göstermiş; "Süfyan ve Deccal ile ilgili hadis yoktur, bunlar uydurmadır" diyerek, itiraz etmişlerdir. Ne diyelim; Allah akıl ve izan nasip etsin...
Bu liste daha da uzayabilir. Ne çare ki bu söylediğim konular, 6 yıldır görev yapmama rağmen Türkiye'nin en büyük üniversitesinde dahi ilgi görmedi. Daima görmezlikten gelindi, kitaplarımı sunmak için yöneticilerden randevu dahi alamadım. Artık emekli oluyorum, ne yapalım; canları sağ olsun...
Bundan sonra artık bu konularda yazı yazmamayı düşünüyorum. Sadece Bediüzzaman'ın eserleri ve denizcilik konusunda yazılar yazacağım. Umarım bu konuda da aksülamel olmaz. Eğer olursa yazarlığı tamamen bırakırım. Malumunuz, bazı zatlar FETÖ örgütü ile bu vatanın yetiştirdiği en büyük şahsiyetlerden Bediüzzaman Said Nursi ile alaka kurmaya çalışarak; halkımızın kalbini feth etmiş bu zata karşı büyük haksızlık ediyorlar. Ayıptır, günahtır.
Bazı dostlarım ise denizcilikle alakalı tefekkür yazılarını, boş ve malayani sayarak; yazılarımın sosyal medyada link göstererek dahi paylaşımını istemiyorlar. Beni sosyal medya gruplarından silenler de oldu. Ya enaniyet ya da ihlassızlık benim en ciddi eksikliğim olsa gerektir, vesselam...