GÜNDEM

Nerede o eski bayramlar? 'Değişen bizleriz'

Kurban Bayramı geride bırakılırken toplumun değişen alışkanlıkları özel günlerin de eskisi gibi yaşanmasının önüne geçiyor. Uzman Psikolog Işıl Bektaş toplumda yaşanan değişimleri, giderek yalnızlaşan bireyleri ve çağımızın salgını yalnızlığın bayramlara etkilerini Aslında Gazetesi’ne anlattı.

ÖZEL HABER - MERVE ÇOBAN / 

İslam dünyası Kurban Bayramı heyecanı yaşadı. Türkiye dünyada, bayramlara verdiği önem ile tanınan bir ülke olarak bilinmesine rağmen son yıllarda yüz yıllardır süregelmiş alışkanlıklarında büyük değişim yaşıyor. Bayram ziyaretleri azalırken insanlar milli ve dini bayramlarda tatile gitmeyi ya da evinde yalnız kalmayı tercih ediyor. Pandeminin yarattığı yalnızlaşmanın bayramlara etkisi de görülürken ‘Nerede o eski bayramlar?’ söylemini ve yaşadığımız değişimleri Aslında Gazetesi olarak Uzman Psikolog Işıl Bektaş’a sorduk.

 ‘Değişen bizleriz’ diyen Işıl Bektaş, teknolojinin alışkanlıkları nasıl değiştirdiğini ise; “Eskiden iş veya serbest zaman aktivitesi gereği kullanılan internetin günümüzde adeta bir yaşam biçimi halini aldığı dikkat çekiyor. Dijitalleşmenin sağladığı konforun yanı sıra önemli psikolojik, sosyal ve kültürel sonuçları vardır. Özellikle yoğun ve problemli internet kullanımının sosyal bağları zayıflattığı, yalnızlık duygusunu arttırdığı ve psikolojik durum açısından önemli sorunlara yol açabildiğini biliyoruz” ifadeleriyle anlatıyor.

PANDEMİDE İNSANLAR UZAKLAŞTI

Psikolog Işıl Bektaş, geçmişte bayramlarda yardımlaşma ve dayanışmanın esas olduğunu hatırlatarak mesajlaşma yerine ziyaretlerin önemli olduğunu söylüyor.  

SORU: Türkiye'de toplumun bayramlaşma alışkanlıkları geçmiş ile oldukça farklılaşmaya başladı. Kişiler böyle bir gözlemde bulunurken bu değişim tespiti doğru mudur?

Bayramlar insanları bir araya getiren özel günlerdir. Elbette eski bayramlar ile şimdiki bayramlar arasında farklılıklar vardır. Eskiden daha sade ve daha geleneksel kutlamalar yapılırdı. Mesajlaşmak yerine ziyaretler vardı, hediyeler yerine birlikte vakit geçirmek vardı, tatile gitmek yerine dayanışma ve yardımlaşma vardı. Günümüzde bayramlar daha çok tüketim ve eğlence odaklı tatil günlerine evrilmiş durumdadır. Özellikle pandemi sonrası insanlar birbirinden daha da uzaklaştı. Eski bayramların sıcaklığı ve samimiyeti sadece “Nerede o eski bayramlar?” cümlesinde kaldı…

DEĞİŞEN BİZLERİZ

Işıl Bektaş, bireyin yaşı ilerledikçe mutlu olduğu noktaların da değiştiğini hatırlatarak bayramlarda değişimin göreceli olduğunu belirtiyor. Öte yandan çocukların artık evleri dolaşarak şeker toplamak yerine cep telefonları ile vakit geçirdiğine, artık çocukların küçük şeylerle mutlu olmadığına da dikkat çekiyor.

Soru: Bu değişimin sebepleri nelerdir?

Bayramların değiştiğini düşünüyor olsak da aslında değişen bizleriz. Bu değişimi hisseden eski nesillerdir. Bu çok normal çünkü yaşımız ilerledi. Bizi bayram şekerlerin veya küçük bir bayram harçlığının mutlu etmesi söz konusu değil. Günümüzde geniş aileler içinde yaşamıyoruz. Evler, geçmişteki gibi misafirlerle dolup taşmıyor. Hayatın hızından ve koşuşturmanın stresinden  dolayı insanlar kendisine artık daha fazla vakit ayırmayı tercih ediyor. Bu sebeple bayramlar tatil olarak değerlendiriliyor. Eskiden çocuklar kapı kapı dolaşıp şeker ve harçlık toplardı. Şimdiyse çocuklar tablet ve cep telefonuyla vakit geçirmeyi tercih ediyor. Bizim onlara sunduklarımız ve teknoloji sayesinde çocukların mutlu olmak için her geçen gün daha fazlasına ihtiyaç duymalarına sebep oldu.

Geçmişte çocukları mutlu edebilen küçük şeyler şimdi mutlu etmeye yetmiyor.

İNTERNET SOSYAL BAĞLARI ZAYIFLATTI

Peki gelişen teknolojinin her eve girmesi bayramları ve bayram alışkanlıklarını nasıl etkiliyor. İnternet bir yaşam biçimi olurken akıllı telefonlardan bağımsız bir yaşam biçimi de artık düşünülmez hale geliyor. Uzman Psikolog Işıl Bektaş, teknolojinin aile içinde bağları zayıflattığına da dikkat çekiyor.

SORU: Bağımlılığa varan teknolojiyi aşırı kullanımın toplumun sosyal yaşamına etkisi nedir?

Yaygın teknoloji ve internet kullanımı ile şekillenen dijital alışkanlıklar insanların özel ve sosyal hayatlarında güçlü bir etki alanı oluşturuyor. Bu bakımdan teknoloji ve dijitalleşme kavramları toplumsal dönüşümü de ifade ediyor. Eskiden iş veya serbest zaman aktivitesi gereği kullanılan internetin günümüzde adeta bir yaşam biçimi halini aldığı dikkat çekiyor. Dijitalleşmenin sağladığı konforun yanı sıra önemli psikolojik, sosyal ve kültürel sonuçları vardır. Özellikle yoğun ve problemli internet kullanımının sosyal bağları zayıflattığı, yalnızlık duygusunu arttırdığı ve psikolojik durum açısından önemli sorunlara yol açabildiğini biliyoruz. Dijital alışkanlıkların, aileyle daha az vakit geçirme, daha az sosyalleşme, sosyal bağlılık düzeyinde azalma, düşük yaşam memnuniyeti, huzursuzluk gibi problemler de yarattığını söyleyebiliriz.

YALNIZLIK ZORUNLU OLABİLİYOR

Yaşam tarzı neredeyse tamamen değişen modern insan giderek yalnızlaşıyor. Bu yalnızlık kimi zaman toplumsal bağları da zayıflatan yıkıcı sonuçları da beraberinde getiriyor. Bektaş, insanların kendilerini her şeyden soyutlamaması gerektiğini vurguluyor.

SORU: Bireylerin yalnızlaşmasına varan bu değişimin varsa başka sebepleri nelerdir?

Değişen yaşam koşulları, kent yaşamı, evlerin metrekareleri, bireysel hayatlar, yüksek eğitim oranı, aileden ayrışma ve gelişen teknoloji başlıca sebepler arasında sayılabilir.

Yalnızlık bazen bir tercih bazen de bir zorunluluk olabiliyor, hem kaçınılmaz hem de bazen önemli bir ihtiyaçtır aslında. Yıkıcı biçime dönüşmesi kişinin kendini her şeyden soyutlamasıyla olur. İnsanın kendi başına olma kapasitesi gelişmişse bu değişimi kabul etmek daha kolay olabiliyor.

YALNIZLIK ÇAĞIMIZIN SALGINI

Toplumda kendini yalnız hisseden bireylerin arttığını ifade eden Bektaş, insanların kendisini toplumdan soyutlamasının psikolojik olarak büyük yıkım getirdiğini de sözlerine ekliyor.

SORU: Bu süreçte toplumu ve bireyleri neler bekliyor?

Yalnızlık çağımızın salgınlarından biridir.

Oysa bizler sosyal varlıklarız, bu yüzden insanın insana daima ihtiyacı olur. Yakınlık kurma, iletişim kurma, bağ kurma, sevme-sevilme, anlaşılma, empati kurma, aidiyet duyma iyi hissettiren şeylerdir. Fakat günümüzde toplumda kendini yalnız ve güvensiz hisseden bireylerin oranı artmış durumdadır.

İzole yaşamanın sonuçlarına bakılırsa; duyguları anlamlandırmakta güçlük çekme, öz bildirimlerin körelmesi, gerçeklik algısının yitirilmesi, bağışıklık sisteminin zayıflaması, kötü beslenme, yüksek strese daha az dayanıklılık, güvensizliğin artması, insanları daha tehditkâr algılama, sosyal destekten mahrum kalma, umutsuzluk, kaygı, gerginlik, kendini daha az sevgiye laik görme, depresyon, öfke, uykusuzluk, kronik stres, bencillik ve daha az iyimserlik, görebiliriz.

Özetle, İnsanın maddeye değil, gerçek maneviyata ihtiyacı vardır...